Pazartesi, Ekim 31, 2011

Timsah

Pazar, Ekim 30, 2011

Yes I am

Cumartesi, Ekim 29, 2011

Steampunk Batman

Cuma, Ekim 28, 2011

Fake Batman

Berk Öztürk
link

Perşembe, Ekim 27, 2011

The Nameless Horror vs Batman

Çarşamba, Ekim 26, 2011

İsimsiz bir Mevsim

Pazartesi, Ekim 24, 2011

Snow Fight

Cumartesi, Ekim 22, 2011

Gehbilibili

Ozan Küçükusta
link

Cuma, Ekim 21, 2011

Hellboy-Rasputin

Perşembe, Ekim 20, 2011

DEATH

Çarşamba, Ekim 19, 2011

Aethena

Salı, Ekim 18, 2011

Fondaco dei Turchi

Tan Yücel
link

Pazartesi, Ekim 17, 2011

Hawkgirl

Cumartesi, Ekim 15, 2011

Cihangir'in Barbar Kedisi

(...)Kötü Kedi Şerafettin, doksanlı yıllar mizahının tekrara düştüğü bir dönemde, bu anlayışla üslup olarak hesaplaşan yeni bir dergide L-manyak’ta ortaya çıktı. Foto realistik arka planları seven, tarama ucuyla, çiniyle uğraşmaktan haz alan bir çizerin anlatısıydı. Anlatım biçimi bir sentezdi; Ahmet Yılmaz ve Tarantino'nun teferruatçı gevezeliği, Oğuz Aral sürati biraradaydı. Cihangir'de, apartmanların çatılarında kediler arasında seyreden bol diyaloglu uzun içki muhabbetlerinin hemen arkasından aksiyona dayalı kareler peşi sıra geliyordu. Şerafettin’in, Bukowski’yi yad eden muhabbetçiliği, kendiyle dolu (un)cool duruşu, Önder Somer’i arayan Ayhan Işık’lığı, Tecavüzcü Coşkun ile Conan’a hısım akraba olan kötülüğü onu popülerleştiren muhteviyatı oldu.
Yazının tamamı için link

Etiketler:

Cuma, Ekim 14, 2011

Steampunk Batgirl

link
Mahmud A.Asrar

Perşembe, Ekim 13, 2011

Who wants some Big Lebowski

Çarşamba, Ekim 12, 2011

Bir Zamanlar Conan

1957 yılına ait bir roman kapağı

Juan francisco casas

Salı, Ekim 11, 2011

Tenten

Pazartesi, Ekim 10, 2011

Moebius'tan

Pazar, Ekim 09, 2011

Fallout-NV-Pals

Cumartesi, Ekim 08, 2011

Bloodrayne

Cuma, Ekim 07, 2011

Nikita

Perşembe, Ekim 06, 2011

Firestorm-1-page-1

link
Yıldıray Çınar'dan...Firestorm 1

Çarşamba, Ekim 05, 2011

VALKYRIE

Salı, Ekim 04, 2011

Firuz Aşkın'ı Kaybettik


1924 yılında İstanbul Küçükayasofya’da doğdu. Annesi Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kurucusu Osman Hamdi Bey’in ilk kadın öğretmeni Mihri Hanım’ın öğrencilerindendi; resim ve sanat tarihinin ilk bilgilerini annesinden aldı. Babası harita subayıydı; bürosunda türlü kâğıtlar, kesik kalem uçları ve çini mürekkepleriyle tanıştı.

Firuz Aşkın ilk ve ortaöğrenimini Ankara’da tamamladı. Liseyi ise İstanbul’da, Kabataş Lisesi’nde 1943’te bitirdi. Aynı yıl DGSA Resim Bölümü’ne bir süre devam etti; basın ressamlığına geçişi nedeniyle mezun olmadan ayrıldı.

Basın ressamlığının her dalında çalışmalar yaptı. 1940’lı yıllarda ilk atölyesini açtı; yanında çalışan Bedri Koraman, Kemal Börteçin gibi sanatçılara ustalık yaptı. 1941’de Akbaba dergisinde çizmeye başladı. 1945’te Türkiye Yayınevi’ne geçti. Çocuk Haftası, 1001 Roman, Yıldız ve Hafta dergilerine çizdi. 1946’da Tasvir gazetesine gündelik karikatürler çizdi. Aynı yıllarda Tanin ve Milliyet gazeteleri için de çalıştı.

1950’de yazar Güner Değer’le evlendi. 1952’de kendi atölyesini kurarak 52 adında bir dergi çıkardı. 1954’te Çağlayan Kitapları’nın kapaklarını ve tanıtımını, Tef dergisinin teknik yönetimini yaptı. 1956 yılında önce Havadis gazetesi, ardından Hayat dergisinde çalışmaya başladı. 1957’de gerçekleşen kısa bir Amerika deneyiminden sonra tekrar Hayat dergisi ve Akşam gazetesinde çalışmalarını sürdürdü.

1960 yılında Almanya’ya gitti; Münih kentinde ressam Theo Bleser’in yardımcısı olarak sinema afişleri ve dergiler için resimlemeler yaptı. 1970’te Türkiye’ye geldi ve Milliyet Yayınları, Hürriyet Kitapları için çalışmalarda bulundu. Ulusal ve uluslararası birçok şirket için afiş, basın ilanı, ambalaj resimlemeleri yaptı. Billur Tuz, Akşam gazetesi gibi önemli markaların logolarını tasarladı.

Uluslararası deneyim ve incelemelerini ülkesine taşıyarak resimlemenin Türkiye’de Batılı anlamda gelişmesine katkıda bulundu. 1962 yılından itibaren serbest resimlemeci olarak uluslararası alanda çalışmalarını sürdürdü. Geçen süreçte Bunte, Quick, Bravo, Frau im Spiegel dergilerinin yanı sıra Pabel/Moewig, Bastei, Goldmann, List, Xenos, Domino, Weltbild yayınevleri, ilaç ve endüstri şirketleri için yüzlerce resimleme çalışması üretti. 2000’li yıllardan sonra yayın pazarının isteği üzerine önce BMG/Sony, sonra da Titania–Medien için CD kapakları tasarlamaya başladı.

Yurtdışında biyografik kitabı yayımlanan birkaç resimlemecimizden biri olan Firuz Aşkın, 1970’lerden itibaren kişisel çalışmalar da yaptı. Dönem dönem ziyaret ettiği Çengelköy’deki evinin etkisiyle; Boğaziçi, İstanbul’un gündelik yaşamı ve İstanbullular çalışmalarının ağırlıklı konuları oldu. Resim ve resimlemelerini Eylül 1997’de İstanbul İMKB Sanat Galerisi’nde; gemi ve deniz konulu resimlerini de aynı yıl ekim ayında Deniz Müzesi’nde, Gemi Modelcileri Derneği’nin çalışmalarıyla beraber karma olarak sergiledi. Galip Bülkat ve Oral Orhon gibi ustaların yetişmesine katkıda bulunan, Osman ve Ali adlarında iki oğlu olan Aşkın, uzun yıllardır Münih’te yaşamaktaydı. Son anlarına kadar Alman yayıncılık endüstrisi için resimlemeler yapmayı sürdüren Aşkın, 87 yaşında yakalandığı bağırsak kanserine yenik düşerek 3 Ekim 2011 saat 10:45’te Münih Barmherzige Brüder hastanesinde yaşama gözlerini kapadı. Aşkın’ın na’şı Waldfriedhof mezarlığına defnedilecek.

Metin: Ömer Durmaz

Kurtlar

Pazartesi, Ekim 03, 2011

Elite Janissary

Eren Arık
link

Pazar, Ekim 02, 2011

Demir Leblebi Yeniden

(...) Berardi, anlatım estetiğiyle, seçimleriyle geleneksel Fumetti tarzından çok Fransa-Belçika ekolüne yakın bir aeteur’dür. Ne seyir zevkini ve okumayı kolaylaştıracak bir çizgi dengesine, ne de okuyucuyu rahatlatacak zihinsel çağrışımlara prim veren bir üslubu vardır. Julia’da, kırılıp dökülen, kederli ve incinmiş, yaşadıklarını bir türlü içinden söküp atamayan, an’ı yaşayamayan bir kadın çıkartıyor karşımıza. Tanıdığımız, özdeşleşmeye müsait biri değil, ürkek ve çoğunlukla “kazanamayan” bir kahraman. Cinsellik taşıyor üzerinde ama bundan daha başka bir hali çağrıştırıyor; şefkat ve yardımcı olma duygusu yaratan bir ergen sanki. Denk düşer de kötü adama yumruğunu savurursa, Mister No uçarılığıyla hınzırlıklar yapan, gözünü budaktan esirgemeyen yakın dostu Leo Baxter kadar rahat olamıyor. Bir tabancayı nasıl kullanacağını bilmiyor, eline aldığında ayağını vurmaktan korkuyor.

Yazının tamamı için link

Etiketler:

Cumartesi, Ekim 01, 2011

The_Rook