Her şey Olacağına Varır (mı?)
Son bir yıldır Türkiye’de çizgi roman satışları geriledi; yeni yayınların yaşama şansının azaldığı, hemen her yayın için kapanma riskinin arttığı bir dönem yaşanıyor. Karamsar olmak için çok sayıda neden mevcut. Yerli üretime dayanmayan bir piyasa olduğu için arz ve talebi belirleyen kıstaslar, satışları artırıcı bir değişim yaratamıyor. Mevcut çizgi romanlar aktüeli (ya da hayatı) izleyen yayınlar değiller. İthal edildikleri için ticari sorunlara tepki vererek kendilerini yeniden biçimlendirme imkânları yok. Türkiye’de çizgi roman, koleksiyoncu tercihleri ile kabız bir nostalji arasında sıkışmış durumda.
Ne yapılabilir? Çözüm, mutlaka hayatı ve günü yakalayan yerli üretimlerle gerçekleşebilir. Bu basit cevap sorunu çözmüyor elbette. Çizgi roman üreterek geçinmek mevcut koşullarda -ve bu satış rakamlarıyla- mümkün değil. Çizgi roman, ancak asıl iş yanında sürdürülebilir bir “uğraş” olmak zorunda.
Üstelik Türkiye’de çizerler maddi karşılık garantisi olmadan çizgi romanla uğraşmak istemiyorlar. Türkiye’de yazarların, romancıların yaptığını her nedense yapmaya yanaşmıyorlar. Bu üretimsizliğe ve kıtlığa rağmen üreticilerin para tercihini kapristen çok “ayıp” saymamız gerekiyor. Hem çizgi romanın küçümsenmesine kederlenip hem de önce parayı düşünmek ve özveriden kaçınmak ayıp değil de nedir?
Romancıların “yazmadan duramadıklarından”, “yazmazsa öleceğinden” söz ettiğini duyarız, okuruz. Oysa çizgi romancılar başka bir dünyanın insanlarıymışçasına telifi düşünüp çizmekten vazgeçebiliyorlar. Onların, edebiyatçılar gibi varoluşsal sorunları yok mu acaba? “Bu hikâyeyi çizmezsem hayatımda bir şey eksik kalır” diyemiyor mu çizerlerimiz. Hadi, “parayla saadet olmaz” diyen Yeşilçam yalan söyledi; eh, bu işin içinde hiç mi aşk yoktur alla’sen ? Parayı aklına getirmeden, anlatmaktan-çizmekten haz duyarak, işe kendini katarak bir albüm çıkartılamaz mı? Çok mu zordur bu?
Çizgi romanla ilgili yeni bir çıkış yolu üretilebilecekse eğer… Bu romancıların yaptığı gibi uzun soluklu, maddi çıkar beklentisiyle üretilmeyen çalışmalarla gerçekleşebilir. Şöyle söyleyelim: Türkiye’nin en önemli romanları telif düşünerek mi yazılmıştır. Elbette, hayır… Türkiye’de romancılar geçim sıkıntısı çekmemiş midir? Elbette, çekmiştir, çekiyorlar… Uzatmayalım, bırakın duyguyu, mantık da bunu gerektiriyor. Tefrika geleneği bitmiş, dergiler tıkanmış, alan marjinalleşmiş durumda. Çizgi romancılar, alışık olmadıkları kitap dünyasının koşullarına uyum sağlamak zorundalar…
Fedakârlık isteyen, zamanı tırmalayan, maddi karşılığı hatırlanmadığı için daha samimi ve heyecanlı olan albümler, çıktıkça-çoğaldıkça Türkiye’de çizgi roman yeni bir yola girebilir…
Hem ya tutarsa…
[Yeni Serüven 3'e Levent Cantek tarafından yazılan giriş yazısı]
Ne yapılabilir? Çözüm, mutlaka hayatı ve günü yakalayan yerli üretimlerle gerçekleşebilir. Bu basit cevap sorunu çözmüyor elbette. Çizgi roman üreterek geçinmek mevcut koşullarda -ve bu satış rakamlarıyla- mümkün değil. Çizgi roman, ancak asıl iş yanında sürdürülebilir bir “uğraş” olmak zorunda.
Üstelik Türkiye’de çizerler maddi karşılık garantisi olmadan çizgi romanla uğraşmak istemiyorlar. Türkiye’de yazarların, romancıların yaptığını her nedense yapmaya yanaşmıyorlar. Bu üretimsizliğe ve kıtlığa rağmen üreticilerin para tercihini kapristen çok “ayıp” saymamız gerekiyor. Hem çizgi romanın küçümsenmesine kederlenip hem de önce parayı düşünmek ve özveriden kaçınmak ayıp değil de nedir?
Romancıların “yazmadan duramadıklarından”, “yazmazsa öleceğinden” söz ettiğini duyarız, okuruz. Oysa çizgi romancılar başka bir dünyanın insanlarıymışçasına telifi düşünüp çizmekten vazgeçebiliyorlar. Onların, edebiyatçılar gibi varoluşsal sorunları yok mu acaba? “Bu hikâyeyi çizmezsem hayatımda bir şey eksik kalır” diyemiyor mu çizerlerimiz. Hadi, “parayla saadet olmaz” diyen Yeşilçam yalan söyledi; eh, bu işin içinde hiç mi aşk yoktur alla’sen ? Parayı aklına getirmeden, anlatmaktan-çizmekten haz duyarak, işe kendini katarak bir albüm çıkartılamaz mı? Çok mu zordur bu?
Çizgi romanla ilgili yeni bir çıkış yolu üretilebilecekse eğer… Bu romancıların yaptığı gibi uzun soluklu, maddi çıkar beklentisiyle üretilmeyen çalışmalarla gerçekleşebilir. Şöyle söyleyelim: Türkiye’nin en önemli romanları telif düşünerek mi yazılmıştır. Elbette, hayır… Türkiye’de romancılar geçim sıkıntısı çekmemiş midir? Elbette, çekmiştir, çekiyorlar… Uzatmayalım, bırakın duyguyu, mantık da bunu gerektiriyor. Tefrika geleneği bitmiş, dergiler tıkanmış, alan marjinalleşmiş durumda. Çizgi romancılar, alışık olmadıkları kitap dünyasının koşullarına uyum sağlamak zorundalar…
Fedakârlık isteyen, zamanı tırmalayan, maddi karşılığı hatırlanmadığı için daha samimi ve heyecanlı olan albümler, çıktıkça-çoğaldıkça Türkiye’de çizgi roman yeni bir yola girebilir…
Hem ya tutarsa…
[Yeni Serüven 3'e Levent Cantek tarafından yazılan giriş yazısı]
6 Comments:
ben de onu soracaktım; yayımlamayı planladığınız çizgi romanlar ne aşamada? bir de "tammacera" vardı..
sonbahar da bitiyor hani :)
onur ezer
onur,
sen neşeyle takılıyorsun biliyorum ama sabırlı olmak gerekiyor belli bir kalitede çizgi roman yapmak herkesi zorluyor
Tam macera hazırlanıyor, bizim çalışmalarımız da sürüyor...
ne yazık ki yavaş ilerleniyor, çeşitli nedenlerle üreticilerimiz zamanlamaya uyamıyorlar, kolay olmuyor...
128 sayfalık bir albümü tamamladık sayılır, çizer arkadaşımız kimi sayfaları yeniden ele almak istedi..o sebeple bekliyoruz
Deli gücük hikayelerini hem Tam Macera için hem de albüm olacak biçimde sürdürüyoruz-hazırlıyoruz
Kimi öykü ve projeleri Tam Macera dergisine kaydırdık
bir süreklilik yaratabilmek için epey yedekleme yapmak gerekiyor...
böyle işte...ileride daha uzun anlatacağım, söz :)
sevgiler, kolaylıklar
Levent Hocam,
Seruven'de gecikiyor hep.Maddi nedenlerden mi gecikiliyor. Nedir sorun?
Selamlar
Yok be, parayla ilgisi yok. Biz mizanpajda çuvallıyoruz, bitti, bitiyor hep bu işin uzamasından.. hem o kadar da gecikmiyoruz canim aaa...Eylul 15 dedik Ekim ortası çıktık...bak şuna!
peki ya manganime ne oldu :))
Geç cevap veriyorum, kusura bakma. Şöyle söyleyeyim, derginin içeriğini biz hazırlamıyoruz. İçeriğin tamamlanmasını bekliyorum. Ama şunu söyleyebilirim, derginin adı manganime olmayacak. kendi adıma daha önce yapılan işlere emeğe saygı göstermek adına bu ismi tercih etmiştim ama anladığım kadarıyla bu nezaketi ticari bulanlar ya da bulabilecekler varmış, bu türden vakit kaybından başka birşeye yaramayan ayrıntılarla uğraşmak istemiyoruz. Derginin adını Japonca serüven anlamına gelen Bouken olarak değiştirmeye karar verdik...
Burak Aydın ve Bülent Tellan dergiyi içerik olarak bitirirlerse biz de editöryal ve baskı işlerini bitireceğiz.
Böyleyken böyle...
Sevgiler, kolaylıklar
Yorum Gönder
<< Home