Salı, Haziran 10, 2008

Şeytanın Gör Dediği. . .

Amerikan süper kahramanları arasında dış görünüş bakımından Hıristiyanlıktaki klasik Şeytan tasvirine en yaklaşan iki karakter hiç kuşkusuz Daredevil ve Nightcrawler. Bir tanesi ateş kırmızısı kostümü, boynuzları (hatta elinde asası) ile dev bir metropolün Cehennem Mutfağı lakaplı bölgesinde (Manhattan adasının batısı) hüküm süren biri; diğeri ise zebani kuyruklu, ışınlandığı anlarda kesif bir kükürt kokusu saçan (yine klasik Hıristiyan inancına göre cehennemin başlıca aromasıdır kükürt) gece mavisi bir Germen elf. . .zebani olmasa bile Hıristiyanlığın unutmaya çalıştığı pagan gecelerden kalma bir cin.


Karakterlerin böyle betimlenmesinde yanlış bir şey yok elbet. Fakat Daredevil da, Nightcrawler da dış görünüşlerini yalanlamak istercesine, çoğu Marvel kahramanının "tatlısu protestanı" olduğu bir evrende koyu birer katolik olarak betimleniyorlar. Nightcrawler'ın rahip olma arzuları ya da Born Again'de yaralı Daredevil'ın kiliseye sığınması okuyucuya "Neden başkaları değil de bu iki karakter?" diye sorduruyor.

Bu konuda sadece spekülasyon yapabiliriz ama görünen o ki sebep oldukça naif. Bu iki karakterin "demonik" dış görünüşlerine karşı bir taviz olarak "dışları ne kadar şeytani ise içleri o kadar semavi" gibi bir mantık söz konusu. Belki de çocuğuna çizgi roman alan muhafazakar ebeveynleri sakinleştirmek adına böyle bir tavize gidilmiş.

Üçüncü filminde de izlediğimiz ve kaynağı seksenlerin meşhur sayıları olan Örümcek Adam'ın "siyah kostüm" macerasının metninde ise başka türlü bir Hıristiyanlık perspektifi gömülü. Hatırlanacağı üzere siyah kostümün etkisine giren "mazbut" Peter Parker'ın güçleri, karakteri, düşmanlarına gösterdiği merhamet ve hatta cinsel cazibesi bile büyük ölçüde değişiyordu. Parker eski Parkerlıktan çıkıp "Örümcek Adam ile bağdaştırılamayacak fiiller" yapıyordu.

Ancak mahşeri bir gecede bir KİLİSEye sığınarak, çanların arındırıcı çınlamasının etkisiyle kötülükten kurtuluyor, ruhundaki karanlık üzerinden akıp gidiyor (ve aşağıda bekleyen zavallı Eddie Brock'un üzerine yapışıyor.)

Tüm bunların yanı sıra başka faktörler de var:

yalnız gezgin-filozof Gümüş Sörfçü'ye son yıllarda yüklenen Mesih rolü (Fantastik Dörtlü filminde / ve FF 49-50. sayılarda insanlığı kurtarmak için kendini feda etmesi doğrudan bir İsa şehitliği paralelliği içeriyor.)

veya İskandinav şimşek tanrısı Thor'un mesela Olaf Hildegaard adıyla Oslo'da değil de Donald Blake adıyla Manhattan da yaşayıp bir Amerikan kahramanı olarak sunulması gibi küçük noktalar da Amerikan çizgi romanlarında Hıristiyanlığın aslında her daim perde arkasında kol gezen bir öğe olduğunu gösteriyor.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home