Pazartesi, Şubat 02, 2009

Hayvanat Bahçesi



Ağustos ayında çocuklar hep mutlu olurdu. Özellikle de ayın yirmi üçünde. Şikago bölgesine, her yıl olduğu gibi, altı saatlik ziyaret amacıyla Profesör Hugo’nun Gezegenler Arası Hayvanat Bahçesi’ni taşıyan büyük, gümüşümsü uzay gemisi de işte o gün inmişti. Böyle zamanlarda, günbatımından önce hem çocukları hem de yetişkinleri içeren uzun kuyruklar oluşurdu. Her biri elindeki dolarlarını sıkıca kavramış durumdaydı. Profesörün bu sene hangi ırktan garip yaratıklar göstereceği merakla beklerlerdi.Daha öncekilerinde Venüs’ten gelen üç bacaklı yaratıklarla, Mars’tan gelen uzun ince adamlarla ya da daha uzak yerlerden gelme yılana benzer ucubeler sergilenmişti. Bu yıl ise, Şikago’nun tam dışındaki üç şehirlik koca park alanındaki zeminin üstüne, büyük ve yuvarlak uzay gemisi yavaşça yerleşirken, geminin kenarları kalabalığın aşina olduğu parmaklıklı kafesleri göstermek için yanlara doğru açılmaya başlamıştı. Bu kafeslerin içinde hızlı hareket eden ve yüksek oktavlı sesler çıkartarak sürekli konuşurmuş gibi yapan, küçük, karabasan ile at arası hayvanlar bulunmakta idi. Profesör Hugo’nun ekibi, dünya vatandaşlarının paralarını çabucak topladılar. Hemen sonra, çok renkli, gökkuşağımsı pelerini ve silindir şapkasını giymiş olan sevgili Profesörün kendisi geldi. Mikrofona “dünya halkı” diye seslendi.



Kalabalığın gürültüsü kesilince konuşmasına devam etti.



“Dünya halkı, bu yıl sizin bir dolarınıza karşılık görüyorsunuz ki, sizlere büyük masraflarla Uzayın bir milyon yıl uzaklığından, az bilinen Kaan gezegeninin at-örümcek halkını getirdim. Gelin toplanın ve onlara bakın… Onları inceleyin, dinleyin. Arkadaşlarınıza bunlardan bahsedin. Ama acele edin! Gemimiz burada sadece altı saat kalacak.”



Atları andıran ama kafeslerin duvarında örümcekler gibi dolaşıveren bu garip yaratıklardan ürkmüş ve büyülenmiş halde kalabalık yavaşça gezmeye başladı.



“Bu gerçekten de bir dolara değer” diye adamın bir bağırdı. “Hemen eve gidip karımı da getireceğim.



***



“Artık gitmeliyiz ama gelecek sene yine aynı zamanda geri geleceğiz. Eğer hayvanat Bahçemizden memnun kaldıysanız, diğer şehirlerdeki arkadaşlarınıza telefon ediniz. Yarın New York’a, gelecek haftalarda da Londra’ya, Paris’e, Roma’ya, Hong Kong’a ve Tokyo’ya gideceğiz. Sonra diğer dünyalara!”



Hepsine el saldı. Gemi yerden yükselirken, dünya halkı bu seferki hayvanat bahçesinin en iyisi olduğu konusunda hemfikirdi.



***



Yaklaşık iki ay ve üç gezegen sonra, Profesör Hugo’nun gümüşümsü büyük gemisi Kaan’ın meşhur sivri tepeleri üzerine indi. Garip at-örümcekler kafeslerinden hemen dışarı çıktılar. Profesör Hugo onlara birkaç şey söyledikten sonra, yaratıklar, kayalar arasındaki evlerine dönmek üzere çeşitli yönlere dağıldılar. Bu evlerden bir tanesinde dişi-yaratık, erkeklerinin geri dönmüş olduğunu görerek sevindi ve havalara sıçradı. Garip bir dille hoş geldin diyerek, onlara sarıldı.



“Çok uzun zaman oldu gideli. Nasıl iyi miydi?”



Erkek-yaratık başını salladı.



“Özellikle küçük çok hoşlandı. Sekiz gezegen ziyaret ettik ve birçok şey gördük”



Küçük olanı, mağaranın duvarlarında koşuştu.



“Dünya denen gezegen en iyisiydi. Yaratıklar derileri üzerine giysi giyiyor ve iki ayak üstünde yürüyorlardı.”



“Ama tehlikeli değil miydi?” diye dişi-yaratık sordu.



“Hayır” diye eşi cevapladı. “Onlardan bizi korumak için parmaklıklar vardı. Biz gemide kaldık. Gelecek sefer sen de bizimle gelmelisin. Ondokuz komaka gerçekten değer”



Küçük olanı, doğruladı: “Şimdiye kadar ki en iyi Hayvanat Bahçesiydi”



Edward D.Hoch’un Zoo adlı öyküsünden çeviren Sadi Konuralp.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home