Pazar, Mart 08, 2009

The Dreamer



The Dreamer (1986), Will Eisner’in otobiyografik nitelikli grafik romanı. Otuzların Amerikan çizgi roman dünyasını anlatan çalışma, Eisner’in çizerlik serüveninin başlangıç yıllarını kapsıyor. 1937 yılından II.Dünya Savaşının başlangıcına kadar geçen zamanı resmeden Eisner, daha çok Jerry Iger ile kurdukları Eisner & Iger Stüdyo dönemine yoğunlaşmış. Anlatıdaki isimleriyle naif ve idealist Bill Eyron ile pragmatik Jimmy Samson’un ilginç ortaklığı oldukça eğlenceli bir biçimde hikâyeleştirilmiş. Iger, Eisner’den 14 yaş büyük; henüz yirmisinde olan bu dahi çocuktaki yeteneği keşfediyor ve albümde anlatılmasa da iki yıl içinde onun üzerinden büyük bir gelir elde ediyor. Savaşın getirdiği yoksunluklar kadar Eisner’in kendi yolunu çizmek istemesi sonucu 1940 yılında ayrılıyorlar. Iger, Golden Age döneminin hatırı sayılır işlerini yayınlıyor ama bugün daha çok Eisner ile hatırlanıyor. Hatta öyle ki The Dreamer ile yeniden hatırlandığı bile söylenebilir. Eisner’in okul arkadaşı ve bir başka büyük çizgi romancı Bob Kane’i de albümde görüyoruz. Başarı hayalleri kuran, sınırları zorlayan ve sürekli çalışan, yayıncıların garip arzularıyla manipüle olan çizerler dünyasıyla karşılaşıyoruz. Henüz endüstri oturmadığından ve kurallar belirginleşmediğinden, kaybolup giden dergiler, çizerler ve yayıncılar eksilmiyor. Ama hepsinin istisnasız hayalleri var. Güzel bir hikâye The Dreamer, hele ki az ya da çok Golden Age dönemiyle ilgilendiyseniz kim kimdiri düşünmek, mutfaktaki gelişmeleri –dedikoduları- öğrenmek ve çok da anlatılmayan çizerler dünyasını okumak için bire bir.

Etiketler:

Pazartesi, Mart 02, 2009

Bolero



Bolero, kırk sayfalık küçük bir albüm. Milenyum öncesinde Manara’nın yorumuyla bir uygarlık tarihi resmedilmiş. Her sayfada bir bant kullanılmış, başlangıçtan itibaren çeşitli uygarlıkları ve tarihi dönüm noktalarını temsil eden kadın ve erkekler, soldan sağa doğru yürüyorlar. Bantların ardışık olarak kullanıldığı söylenemez ama bu fikre dayanıyor. Her sayfada başka bir döneme ya da birbirini izleyen büyük uygarlıklara değiniliyor. Bazen, banttan bir ayrıntı seçilerek, takip eden sayfada ayrıca resmediliyor. 2000 yılına ayrılmış son bantla albüm tamamlanıyor. Bolero’nun başarılı bir çalışma olduğu söylenemez; Manara, çarpıcı bir farklılık gösteremiyor her şeyden önce. Öte yandan tüm bantlar izlendiğinde akılda kalan leitmotif şu: Manara, tüm dünya tarihinin şiddet ve seks oriented geliştiğini düşünüyor. Tutku, haset ve öfke, şiddeti ve cinselliği besliyor ona göre.

Etiketler:

Pazar, Mart 01, 2009

Conrad

Giardino'dan devam edeyim. Max Fridman'ın No Pasaran! adlı İspanya İç Savaşında geçen serüveninde geçiyor. Askerler rutün bir çevirme yaparak, Fridman'ın eşyalarını, kimlik bilgilerini kontrol ediyorlar. Bavul açılınca Conrad'ın, Türkçeye çevrilmemiş olan The Rescue adlı romanını görüyoruz.

Etiketler: