Cumartesi, Mart 20, 2010

Güvensizliğin Hikâyecisi


(...) Gönülay, asıl olarak güvensizliğin hikâyecisidir; onun karakterleri ya birbirlerine güvenmezler ya da karşılıklı güvenin var olabileceği bir temel zaten yoktur. Buna göre hayatın çarkları öyle bir işler ki, eğer sağlam adımlar atmazsan yarı yolda kalırsın, ‘yürüyenler’ seni geride bırakarak yola devam ederler. İnsanlar bir arzu toplumunda yaşarlar; muhtaçtırlar, hep bir başkasının yerlerine ikame edileceğini bildikleri için utanç duyarlar ve utançlarını bastırırcasına kolay öfkelenirler. Yalanları, sadakatsizlikleri ve saf kötülük taşıyan halleri kendilerin korumak içindir. Birdenbire çözülüp ağladıklarına, insani özlerini hatırladıklarına şahit oluruz, biliriz ki hepsi geçicidir. Hayatın asal rutini alçaklıktır. Acıma hissi geçicidir, sahici değildir. İyiliğe dair her şey yok olmaya mahkûmdur. Garip bir biçimde hemen hiçbir karakterin geçmişi yoktur; hep yeni olana özlem duyarlar, zengin olmak, sınıf atlamak, takdir görmek veya alkışlanmak isterler. Sonu gelmez bir oluş (becoming) hali içinde yaşarlar. Değişmek, fethetmek, dünyayı yerinden oynatmak, yırtmak ya da ne dersek diyelim hepsi başkalaşma arzusu adına bir tür yolculuğa çıkarlar. Hiçbiri kendiyle yetinmemektedir, öyle ki yetinen, perhizci olan, saf kalabilenler, diğerlerinin hedefi haline gelir. Gönülay, aptallık ölçüsünde masum olan bir kadını, çocuğu ya da bir vicdan sahibini hikâye evrenine katarak hem bu vahşi hayatı hem de kontrastı komikleştirir. Mizah dergilerinde sık rastlanan cinselliğin ve cinsel açlığın her sorunun payandası olduğuna ilişkin yorum, Gönülay’da yok değildir ama güvensizlik, arzu ya da tamamlanamayan benlik hali kadar birincil önemde olmamıştır.

[Yazının tamamı için link]

Etiketler:

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home