Pazartesi, Ekim 30, 2006

40.000

Bugün rastladım bu ilana...1960 yılında Tef, satışıyla ilgili bir rekor iddiasında bulunuyor. 40.000 sattıklarını yazmışlar: Mizah dünyamızda rekor! diyorlar. Dağıtım şirketleri yurt sathında dergi dağıtamadığı için o tarihlerde bu rakam gerçekten yüksektir. Yetmişlerin sonunda bu civarda satış yapan Mikrop ise "maliyetleri kurtarmadığı" için kapanmıştı.

Pazar, Ekim 29, 2006

Cem Dinlenmiş: “İyi İşin İtibar Göreceği İnancındayım”

(...) Türkiye'de üretilen profesyonel çizgi romanın çoğunluğunun mizahtan beslendiği de bir gerçek. Bu durum çizgi romanımızın milli bir özelliği olarak bile algılanabilir, keza sözgelimi Galip Tekin gibi bu alanda devrim yaratmak isteyen bir ustanın “ciddi” hikayelerinde bile Avni gibi gülümseyen karakterlere rastlamak şaşırtıcı değil. Ben “mizahiyse çizgi roman değildir” düşüncesini ahmaklık olarak değerlendiriyorum. Çizgi roman bir bütündür, bölünemez! Ayrıca Türkiye'de mizahtan bağımsız bir çizgi romanın okuru olmadığına da inanmıyorum. Tüm bu düşünceler “çizdiklerim mizahtan beslenmiyor öyleyse mükemmel ama neylersin okuru yok” gibi bahanesel çarpık anlamlandırmaları tetikliyor. Kısacası iyi işin itibar göreceği inancındayım. İyi iş derken, kaliteli ve pazarlama stratejisi kuvvetli işi kastediyorum. Özellikle dergicilik konusunda Türkiye'deki zorluklar ortada ama Serüven'in de içinde olduğu hızlanan dinamiklerin gelişme ve bilinç yaratacağı aşikardır. Böylece gün gelecek bir sürü çizgi roman ekolümüz olacak, ne mutlu! (...)

devamı

Çizgi Roman Reklamları 2

Unutulmuş çizgi romanlardan. 1959 yılında Ceylan yayınları bir atılım yapıyor ve o güne göre çok sayıda yayını peşi sıra piyasaya sürüyor.

Cumartesi, Ekim 28, 2006

Semih Balcıoğlu'nu Kaybettik

Çizgi dünyamızın önemli isimlerinden Semih Balcıoğlu'nu kaybettik. Kederli ailesine, sevenlerine ve karikatür camiasına başsağlığı dileriz.

Kavranması zor, yokluğunu anlamak da. Semih Balcıoğlu çizgi dünyamızın demirbaş varlıklarındandı. O vardı, hiç eksilmeyen, hiç ara vermeyen çizgisiyle vardı, bu güven vericiydi ve bu bilinirdi. Kulaklarda çınlayan kahkahalarında eriyen o hiç eksilmeyen mizah duygusu ise, yılların taa ötelerinden süzülüp gelen çizgilerinde kaynağını buluyordu. Onun için bir şeyler söylemek de çok zor şimdi. Ama işte şimdi onu, onun çizgilerini, yaşamı ve bizlerin ciddilikler altında kalan ağır sorunlarımızı onun nasıl ele alıp yorumladığını ve elbette kendine özgü mizahını yeniden düşünmek zorundayız. Bilinir ki gönlümüzde özel bir yeri vardır ve hep olacaktır.
[Tan Oral]

Çarşamba, Ekim 25, 2006

online çizgiroman

image comics, online çizgi romanlar yayınlıyormuş...bakan baksın...
link

Pazar, Ekim 22, 2006

10.000 Ayrı İzleyici

1-22 Ekim tarihleri arasında sayfamıza giren ayrı izleyici sayısı 10.000’i geçmiştir. Sayfamıza gösterdiğiniz ilginin bizi mutlu ettiğini, yeni ve hayırlı işler yapmaya teşvik ettiğini söylememiz gerekiyor. İzleyen, okuyan, her gün sayfamıza göz atan arkadaşlara teşekkür ederiz. Serüvenciler herkese iyi bir bayram tatili diler.

Cuma, Ekim 20, 2006

Yeni Serüven Sonbahar Sayısı Çıktı

Serüven Sonbahar 2006

Serüven’in yeni sayısının kapağı Cem Dinlenmiş’e ait. Bu sayımızda sayfa sayımızı 16 sayfa artırarak 128 sayfa olduk. Aslan Şükür’den Kutsi Akıllı’ya, Milazzo’dan Alan Moore’a, Mike Hammer’dan James Bond’a, Başkomser Nevzat’tan Tank Girl’e, Teks’ten Ronin’e, John Lent’ten Corben’a varıncaya kadar çizgi romanı farklı yazı, röportaj ve yorumlarla incelemeyi sürdürüyoruz.

+ Kapak resminin kartpostal basımı ilavesi.

- Aslan Şükür: “Zagor’a Biraz İltimas Geçerdim Galiba…”, Fatih Okta
- Arkeoloji, Metafizik, Gizem Avcılığı, Teoloji vs: Martin Mystére, Batuhan Cantürk
- Teks Altın Seride Sansür, Der. Seher Uysal
- Kovboy Çizgi Romanlarındaki Fantastik Eğilimler 2, Orhan Berent
- Milazzo: “Çizgi Romanlara Hâlâ Önyargı İle Bakılıyor”, Sidney Gusman ve Universo HQ Ekibi
- Giancarlo Berardi: “Ken, Benim Bir Parçam, Bir Çeşit Alterego”, Ricardo de Souza
- Başkomser Nevzat’ın Suç Öyküleri, Emrah Özen-Levent Cantek
-Çok Kolay Oldu: Mike Hammer, Tanyel Ali Mutlu
Çerçeve Yazı: Mickey Spillane’in Suçu, Philip Wylie
- James Bond Çizgili Romanları, Erol Üyepazarcı
- Kutsi Akıllı: “Kendi Tarihine Küstürülmüş Bir Toplumuz”
- Alan Moore’la Lost Girls Hakkında, Matt Brady, Çev. Orhun Yakın
- Alan Moore’dan Edebi Pornografi, Der. Çev. Barış Aksoy
- Richard Corben: “Ben Bir Seks Manyağıyım (!)”, Çev. Alper Aslan
- John Lent: “Amerikan Çizgi Romanı Gençleri Koleksiyoncu ve Spekülatörlere Dönüştürdü”, Şenol Bezci
- Çağrı: “Çizmek İstiyorum, Ne Olursa Olsun Çizmeyi Seviyorum”
- Çizgi Roman-Kadın İlişkisi, Linda Stark
- Mekanı: Tank, Yoldaşı: Oyuncak Gay Koala, Sevgilisi: Kanguru, Özgür Kurtuluş
- Karikatür Nedir?, Şenol Bezci
- Küçük Serüven Sözlüğü 4
- Değinmeler

Not: Yeni sayımız dağıtım firmalarının tercihleri nedeniyle çoğu şehirde bayram sonrası dağıtıma girecek.

Not2: Dergimizin etiket fiyatı değişmemiştir, halen 8 YTL'dir.


Perşembe, Ekim 19, 2006

İnsaniyet namına...

1959 yılının Kasım ayının başında Bedri Koraman Cici Can bantında öyküyü keserek bir duyuru yapıyor ve Kasım sonu ile Aralık başında yayınlanmak üzere hazırladığı bantları kaybettiğini yazıyor. Ne kadar üzülmüş olmalı ki öyküyü kesip böyle bir duyuru yapabiliyor (Milliyet, nasıl izin vermiş o ayrı), dikkat çekici bir başka nokta ise Koraman'ın yedekli çalışması, neredeyse üç hafta sonra yayınlanacak bölümler kaybolmuş çünkü.

Güncel sanat

"Örümcek Adam hidayet mi erdi", internette dolaşmaya devam ediyor. Benim aklıma birden Öküz veya Hayvan dergisinin de zamanında kapak yaptığı Şener Özmen çalışması geldi. Diyarbakır'lı güncel sanatçı Özmen, İstanbul güncek sanat dünyasının yıldız isimleri arasında. 'Seni Öldüreceğim İçin Çok Üzgünüm sergisine yandaki 'Super Muslim' işiyle ve bir videosuyla katılmıştı. Bu arada fotoğrafı, 'low res reaksiyon' web sitesinden aldım. "Ortadoğu'da yaşananlar karşısında Türkiye'den sanatçı ve tasarımcıların düşünsel reaksiyonlarını görsel olarak bir araya getirmeyi amaçlıyor" bu site. Şener Özmen buraya da 'Super Muslim' çalışmasını göndermiş anlaşılan.

low res reaksiyon

Çarşamba, Ekim 18, 2006

Çelik Bilek yeniden...

Çelik Bilek’ten bahsetmiştim. Derginin çıkışında reklam kampanyaları hakkında konuşmak gerekiyor. Dönemi için gerçekten önemli reklamlar yapılıyor. Örneğin Çelik Bilek adlı Kızılderili çocuk için radyoda reklamlar yapılıyor vs (Benim ismim Çelik Bilek, size bir müjdem var. Bu akşam beni 19:45’te radyonuzun başında bekleyin). O Kızılderili çocuğun sonra Kinowa ile mücadele eden Teksas’a dönüşmesi ise Babıali yayıncılığının tipik bir örneği.

İlgimi çeken, paylaşmak istediğim ise bir başka konu. Çelik Bilek’in çıkışındaki reklamlarda şöyle şeyler yazılmış: “Dünyada ilk defa: Çelik Bilek Mecmuası ile National Comics mecmuaları arasında okuyucu mübadelesi yapılacaktır. İlk sayımızı alan bütün okuyucular Amerika’ya gitmek fırsatını bulacaklardır.

Palavra elbet, derginin ikinci baskı yaptığı da duyuruluyor (bu da palavra olabilir). İki sayı sonra “Amerika seyahatine iştirak eden okuyucuların isimleri ilan ediliyor”. Elbette yine palavra…Elbette bugün, bu yaşta “palavra” olduğunu biliyoruz. Muhtemelen çocuklar “Lütfen bir Çelik Bilek alarak isminizin neşredilip neşredilmediğini kontrol ediniz”e uyarak dergiyi almışlardır.

Salı, Ekim 17, 2006

Çelik Bilek Kinowa’ya Karşı

Çelik Bilek dergisiyle ilgili ileride bir kaç not düşeceğim için ayrıntıya girmeyeceğim. 2 Haziran 1959 tarihli ilanın ilgi çekeceğini sanıyorum. Teksas’ın yayıncısı Ceylan ile bir rekabete girildiği anlaşılıyor, hikayesini ilk kitabımda yazmıştım. Çelik Bilek adıyla Teksas yayınlanıyor, o da yetmezmiş gibi aynı yılın şubat ayında yayınına başlanan Kinowa hedeflenerek bir reklam hazırlanıyor

Resim iyi çıkmayabilir endişesiyle metnin önemli bölümlerini aktarıyorum.

Çelik Bilek Kinowa’ya Karşı

Çelik Bilek ile Kinowa arasında başlayan müthiş mücadele bu hafta Çelik Bilek Mecmuasında okuyunuz

Kolla Kendini Kinowa

-Ben vahşiler gibi senin kafa derini yüzmeyeceğim. Sana ve senin gibilere ders olsun diye maskeni yırtacak ve bazı masum insanları öldürdüğün için senin kafanı kıracağım.

Karelerde ise Çelik Bilek konuşuyor: "Kinowa’yı nasıl yakaladım ve nasıl dövdüm. Bu müthiş macerayı size ben anlatacağım! Çünkü Kinowa anlatamaz"

Pazartesi, Ekim 16, 2006

Tarih Tekerrür mü Ediyor? (3)

Mizah dergileri tarihinin tekerrür edip etmediği sorusuna bir de dergilerin kapakları üzerinden cevap arayalım.

Lombak'ın ilk sayısının kapağında Şerafettin'i Lombak'ın yapışık ikizleri üzerinde görüyoruz. Kötü Kedi Şerafettin L-Manyak'ın en çok tanınan karakteri olduğu için okuyucuya yeni derginin duyurusunu yapmak üzere onun seçilmiş doğal. Kapakta bir kutlama havası seziliyor.

Öte yanda, L-Manyak dergisinin Lombak'ın çıkmasının ardından yayımlanan 65. sayısının kapağında da bir yas havası yok. L-Manyak'ın geriye kalan popüler karakterlerinden Robinson ve Cuma'yı tef ve darbuka eşliğinde "Bin Dereden Su getirsen Arınamazsın" diye şarkı söylerken görüyoruz. L-Manyak "hala güçlüyüz" mesajını veriyor.

Fermuar'ın ilk sayısında, yeni derginin duyurusunu yapmak bir kez daha Şerafettin'e düşüyor. "Kompile Buradayız" diyen Şerafettin, kapaktaki diğer karakterlere ve yazar/çizerlere işaret ediyor. Kapakta yine coşkulu bir hava var.

Lombak, Fermuar'ın çıkmasının ardından yayımlanan 66. sayısında derginin simgesi olan yapışık ikizlerle beraber, Leman’daki eski "Lombak" köşesinde karikatürlere yorum yapan yaratığı da resmediyor. Ayrılanlardan dolayı duyulan bir üzüntü varsa bile bu okuyucuya hissettirilmiyor. (bu kapak için Tarih Tekerrür mü Ediyor? (2) başlıklı yazıya bakınız).

L-Manyak dergisi 66. sayı itibariyle sayfa sayısını 64'ten 80'e çıkarmıştı. Lombak da 66. sayı da aynı stratejiyi uyguluyor. L-Manyak, Leman ve Atom'dan; Lombak, Penguen ve Kemik'ten takviye alarak aldıkları darbenin etkisini azaltmaya çalışıyor.

Yeni Sayımızın Kapak Çizeri

Yeni Serüven 3 (9)'ün kapak çizeri Cem Dinlenmiş. Cem, Penguen'de çiziyor ve aylık Bant dergisine ilginç çizimler yapıyor. Yanda kapak resminden bir ayrıntı görülüyor.

link

link 2

300

Son Frank Miller uyarlaması 300'ün ilk fragmanı Apple'ın sitesinde yayınlandı:

http://www.apple.com/trailers/wb/300/

Yönetmen Zach Synder, Sin City'nin uyarlamasında kullanılan teknikle görsel açıdan yine çizgi romana çok yakın bir iş çıkarmışa benziyor. Aşağıda linkini verdiğim sayfada ise fragmanda kullanılan görüntülerle çizgi romanın kareleri arasındaki benzerlikler irdelenmiş:

http://www.solaceincinema.com/2006/10/04/300-comic-to-screen-comparison/


Son olarak da bir not düşüp Zach Synder'ın Watchmen uyarlamasında bu blue screen tekniğinden olabildiğince uzak duracağını açıkladığını belirteyim..

Tarih Tekerrür mü Ediyor? (2)

Kaldığımız yerden devam...

Bülent Üstün’ün yeni çıkan dergiler için alt-metin hazırlama konusundaki kabiliyeti su götürmez. L-Manyak-Lombak zamanında üretilen mizahı “Utanmaz Adam”, Fermuar’da yapacakları mizahı “Muhlis Bey” üzerinden anlatıyor. L-Manyak ve Lombak’ın mizahı, tabii ki sadece “Utanmaz Adam” benzetmesiyle sınırlanamaz. “Kötü Kedi Şerafettin”, aksiyona olduğu kadar konuşmaya da dayalıdır. Bu yüzden Leman’ın konuşkan tiplerinden de izler taşır. Fermuar’da ise belki bir ölçüde “Muhlis Bey mizahı” görülebilir. Fakat derginin bütününe baktığımız zaman Lombak tarzının hâlâ ağırlıklı olarak kendini hissettirdiğini görüyoruz. L-Manyak ve Lombak’ta ortaya çıkmış çizgi romanlarla, “Kötü Kedi Şeraftettin”le, “Cihangir’de Bi Ev”le, “Deli Cevat”la “Muhlis Bey mizahı” yapmak pek mümkün değil gibi görünüyor.

Bülent Üstün, Fermuar’la ilgili röportajlarda bir saflıktan bahsediyor; yeni neslin artık mizahta cinsellikten çok etkilenmediğini, bu yüzden Fermuar’ın eski sert tarza pek dokunmayacağını ve daha “alengirli”, daha “yaratıcı” bir tarza döneceklerini söylüyor. Fakat Fermuar’ın 2. sayısında Şerafettin bir kasabın kafasını kıyma makinesinin içine koyuyor ve çıkan eti de yaşlı bir kadına yediriyor. “Cihangir’de Bi Ev”de Şeker, Batu’ya oral seks yapıyor. Eski tarz bir çok anlamda devam ediyor.

Bülent Üstün’ün saflık vurgusunu yaparken atıfta bulunduğu dergi, Penguen, elbette. Akşam gazetesine verdiği röportajda, Fermuar’ın o kadar da saf olmak amacını gütmediğini de belirtiyor. Ne Leman gibi ağır siyasi bir dergi ne de Penguen gibi neredeyse çocukça bir saflık taşıyan bir dergi olmak istediklerini, kendilerinin kronik ergenler olarak kalacaklarını söylüyor: “Tam ergen ruhlar vardır ya, çocuk masumiyetini kaybetmektesindir, bacakta kıllar çıkmıştır, 'git buradan' diye kovarlar, dışlanırsın İşte o hali, o egoyu ve içindeki hayvanı reddetmeyen bir hali var derginin.” Bu tarif, Fermuar’ı “Muhlis Bey mizahı”ndan daha iyi anlatıyor aslında. Öte yandan, bu Lombak için de uygun bir tanım.

Lombak’a dönecek olursak, L-Manyak’ın başlattığı bir döngüyü tamamladıkları söylenebilir. L-Manyak’ın ilk sayılarında, henüz tam oturmuş yekpare bir tarzdan bahsetmek mümkün değildi. Daha sonra Lombak tarzını oluşturacak olan çizerler geri plandaydı. Dergide, Selçuk Erdem, Erdil Yaşaroğlu gibi başarılı karikatüristler, Leman’da çizdikleri tarzda karikatürlerin uzun, çizgi roman biçimindeki versiyonlarını çiziyor gibiydiler. Daha sonra oluşacak olan sert mizahın izleri henüz pek belli değildi. Zamanla, Bahadır Baruter’in oluşturmak istediği tarz oturdukça, Leman çizerleri L-Manyak’ta çizmeyi bıraktılar. Şimdiyse, Lombak’ın 66. sayısıyla birlikte, L-Manyak’ın ilk sayılarında çizmiş olan Selçuk Erdem ve Erdil Yaşaroğlu gibi isimler geri dönüyor. Üstelik, bu sefer onların tarzını bir ölçüde devam ettiren Yiğit Özgür, Serkan Altuniğne ve Uğur Gürsoy gibi isimler de kadroya katılıyor. Lombak, 10 yıldır sürdürdüğü bir tarzın sonuna geliyor belki de gerçekten; başladığı noktaya geri dönüyor. Lombak, artık beş yıl önce L-Manyak’ın da başına gelmiş olan, bütünlüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Yayın hayatına devam edeceğine şüphe yok, ama Fermuar’ın çıkmasıyla çok güç kaybettiklerini de göz ardı etmemek gerekiyor. Tüm bu dergilerin geleceği ne olur bilinmez, fakat kesin olarak söylenebilecek bir şey var; mizah dergileri bir kez daha çehre değiştirmeye başlıyor.

Tarih Tekerrür mü Ediyor?

Mizah dergilerinin bölünerek çoğalması, ülkemizdeki mizah dergisi geleneğinin artık kanıksadığımız bir özelliği haline geldi. 1978’de Gırgır dergisinden ayrılan bir grubun Mikrop dergisini çıkarmasıyla başlayan, 80’lerde Limon ve Hıbır’la devam eden bölünmeler, 90’lardan itibaren mizah dergilerinin bir kısmının, bağlı oldukları medya kuruluşlarından bağımsız olarak yayımlanmasıyla başka bir çehre kazandı. Leman grubunun, 90’ların ikinci yarısından itibaren, kendi bünyesi içinden çıkardığı L-Manyak dergisi, yeni bir mizah dergisi ekolünün başlangıcı olurken, diğer taraftan H. B. R. Maymun ve Pişmiş Kelle gibi dönemin diğer mizah dergilerinin çizerlerini kadrosuna dahil ederek, bu dergilerin de güç kaybetmesine yol açtı.

Leman’ın mizah dergisi piyasasındaki egemenliği 2001 Mayıs’ında, L-Manyak’tan ayrılan Bahadır Baruter, Bülent Üstün, Cengiz Üstün, Memo Tembelçizer gibi L-Manyak tarzı mizahın kurallarını belirlemiş çizerlerin Lombak dergisini çıkarmasıyla sekteye uğradı. Bir yıl sonra, Selçuk Erdem, Erdil Yaşaroğlu ve MetÜst, Leman’dan ayrılarak ve Lombak ekibiyle güçlerini birleştirerek Penguen’i çıkardı ve bu Leman’a ikinci bir darbe daha vurdu.

Geçtiğimiz haftalarda, editörlüğünü Bülent Üstün’ün üstlendiği, Lombak ve Kemik’ten ayrılan bir grubun hazırladığı Fermuar’ın çıkması mizah dergilerindeki bölünmenin son halkası oldu. “Kötü Kedi Şerafettin”, “Cihangir’de Bi Ev”, “Deli Cevat”, “Fevkalbeşer” gibi popüler çizgi romanlar artık Fermuar dergisinde haftalık olarak yayımlanıyorlar. Bu gelişme üzerine, çeşitli gazete ve dergiler Fermuar ekibiyle röportajlar yaptılar. Bu röportajlarda söylenen kimi sözler, mizah dergileri geleneğimizde tekerrür edenin sadece bölünmeler olmadığını gösteriyor. Aşağıda 2001 ve 2006 yıllarında yapılmış bazı röportajlardan örnekler bulacaksınız:

29 Nisan 2001 tarihli Hürriyet Pazar ekinde Yavuz Harani’nin yazdığı “Mizahta Son Bölünme” adlı yazıdan:

“Bahadır Baruter ayrılışlarını önce ayrı oda isteyip sonra ayrı eve çıkan gençlere benzetiyor. ‘L-manyak'taki beşinci yılımızdı. Sonunda piştik, koptuk ve kendi dergimizi yapmaya karar verdik. L-manyak kadrosunun yüzde 85'i bizimle Lombak'a geçti. Bu ekip son 3-4 yılın kadrosu. Bizim iç muhabbetimizin kurumun muhabbeti ile kaynaşmamasıyla alakalı bir süreç gelişti. Biz Leman gibi kurum değil, çeteyiz.’”

Fermuar dergisi çıktıktan sonra Aktüel’in 21-27 Eylül 2006 tarihli sayısının – 18 ekinde yayımlanan bir röportajda da Bülent Üstün şöyle diyor:

“Biz bir zamanlar Leman’dan ayrılıp Lombak’ı kurduğumuzda oradaki duygu şuydu: Çocuktuk, büyüdük, ergenleştik ve kendimize ayrı bir oda talep ettik. Aynı şey burada da oldu. Lombak’ta da çok hızlı kalabalıklaştık, önce tek başımızaydık, sonra Lombak’ın temeli üzerine Kemik yapıldı. Kemik ve Lombak üzerine de Penguen çıktı ortaya. Orada ev biraz kalabalıklaştı ve biz yine kendimize ait bir odaya çekilelim dedik; fakat oda yoktu, biz de ev tuttuk.”

Çizerler, özellikle Bülent Üstün, yeni dergilerinde ürettikleri mizahla ilgili, Türk mizah dergileri geleneğinden de örnekler vererek açıklamalar yapıyorlar. Darkwood Sakinleri dergisinin Ekim 2001 tarihli 11. sayısında Bülent Üstün şöyle diyor:

“Bitmiş, ölmüş bir tarzı canlandıran ilk kahraman olarak piyasaya çıktı Kötü Kedi Şerafettin. Şöyle bir tarz ölmüştü; Utanmaz Adam’ın bıraktığı bir tarz vardır. Bir ara İhtiyatsız Adam’ın bu ruhu canlandırması oldu. Yani karikatür-çizgiroman tarzı…Leman, durum komedisi işliyordu. Hiç aksiyon yoktu içeriğinde…Bir boşluk vardı orada. O zamanlar o boşluğu gördüm. Ve sektörün akışını izleyip, bir sonraki adımını sezebilmek gibi bir şeydi bu.”

Bülent Üstün, Fermuar’ın çıkışıyla ilgili olarak 16 Eylül 2006 tarihinde Akşam gazetesine verdiği röportajda ise başka bir karaktere atıfta bulunuyor:

“Şimdi saflık, çocukluk gibi konular mizahta öne çıkıyor. Şero ile Utanmaz Adam'ı benzetirsek; karı-kız, içki, kaçakçılık vs içeren Utanmaz Adam'dan sonra saf bir tip olan Muhlis Bey dönemi gelmişti. Şimdi de Şerafettin'den sonra yine mizahta bir Muhlis Bey dönemi başlıyor. Şero varken Cem Yılmaz çıkmıştı, sonrasında daha saf bir mizahla beraber Engin Günaydın çıkıyor ortaya mesela.”


Cumartesi, Ekim 14, 2006

Mike Hammer Serüven’de…

Hafta içinde dağıtıma girecek Serüven’in yeni sayısında Mike Hammer hakkında kapsamlı bir inceleme yazısı yer alıyor. Tanyel Ali Mutlu’nun kaleme aldığı yazı, dizinin yaratıcısı Spillane’in ölümü üzerine hazırlandı.

Borges Amerika’yı, bir yazarın hakettiğinden fazla kazandığı tek ülke diye nitelendirir. Mike Hammer romanlarının yazarı Mickey Spillane, Borges’in Amerika hakkındaki görüşünü doğrulayan örneklerden biridir. 1947 yılından itibaren, Amerika’da yayınlanan kitaplar içinde en çok satan bir düzineden fazla romana imza atan Spillane, eleştirmenler tarafından yıllarca ciddiye alınmasa da, yazarlık yeteneği ve romanlarının içerdiği şiddet sert eleştirilere konu olsa da, sadece Amerika’da değil tüm dünyada en çok satan yazarlardan biri olmuştur (…)

Cuma, Ekim 13, 2006

Örümcek Adam Hidayete mi Erdi?

Biraz önce mail kutuma yukarıdaki imajın eşlik ettiği bir metin düştü. Asparagas olmasına asparagas ama düşünülmüş, uğraşılmış bir asparagas... Kimin yaptığını merak ettim, doğal olarak kaynak belirtilmemiş. Forwardlar yoluyla yayıldığını sanıyorum:)

"Geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanlığı çocuklar için bir namaz kitabı çıkardı; fakat bu kitap hiç de rastladığımız türden değil.

Diyanet İşleri Başkanı yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Çocuklarımızın ilgisini çekecek bir namaz kitabı düşünüyorduk. Bunun için sevilen bir çizgi kahraman olan Örümcek-Adam’ı kullanma fikri bize uygun geldi. Biliyorsunuz ‘Örümcek’, mağaranın girişine ağ örerek müşriklerin girmesine engel olduğu için İslam dünyasında ayrı bir yeri vardır.”

Kitabın içerdiği temel dini bilgilerin yanı sıra sonuna da bir Örümcek-Adam macerası eklenmiş. Fakat bu çizgi romanda bildiğimiz Örümcek-Adam`la karşılaşacaklarını uman küçükler hayal kırıklığına uğrayacaklar, çünkü burada namazı kaçırmak üzereyken örümcek hisleri zil çalan, suçlularla savaştıktan sonra dini sohbete giden bir Örümcek-Adam profili çizilmiş. Kitabın sonunda Örümcek-Adam`ın kendisine özenen çocuğa söylediği söz ise kitabın genel düşüncesini özetliyor: “En büyük süper kahramanlık kişinin kendi ahiretini kurtarmasıdır.”

Kitaba tepkiler büyüyor

Kitaba ilk tepki yurtdışından geldi. Amerika`da öfkeli bir grup Spider-Man fanatiği, Marvel Comics binasının önüne siyah Örümcek-Adam kostümü bıraktıktan sonra kitap aleyhinde sloganlar atmaya başladılar. Bu eylem üzerine bir yetkilinin: “Bu olay paralel evrenlerin yalnızca bir tanesinde geçiyor. Bunların sonsuz sayıda olduğunu göz önüne alındığında bu kadar büyütülmesi anlamsız.” açıklamasında bulunması öfkeli kalabalığı sakinleştirmeye yetmedi.

Ülkemizde de İslamcı kesimden bir grup, Örümcek-Adam`ın giydiği kostüm nedeniyle alnının yere temas etmediği için kıldığı namazın kabul olmayacağını savunurken bir kısım da suçlularla sürekli savaşıp yaralanan bir süper kahramanın Şafi mezhebinden olmasının daha uygun olacağını öne sürdü. Dakik gazetesinden bir köşe yazarı ise: “Piyasada tonlarca süper kahraman dururken Örümcek-Adam’ın seçilmesi bütünüyle yanlış. Böyle yaparak bizlere örümcek kafalı diyenlere malzeme çıkarıyorsunuz. Aferin.” eleştirisinde bulunmuştu."

Anemi 4

Yaz.Serdar Kökçeoğlu, Çiz. Taner Duran

Perşembe, Ekim 12, 2006

G.I.Joe - Sigma 6, Digiturk JOJO Kanalında


Eski G.I.Joe çizgi romanları ve çizgi filmlerini sevenler için güzel haber.
G.I.Joe'nun en yeni animasyon serisi Sigma 6, Digiturk çocuk kanallarından
JOJO'da yayınlanmaya başlıyor. Eski dostlardan kim kaldı diyenler için Duke,
-ben dahil herkesin favori ninjası- Snake Eyes, Storm Shadow, Tunnel Rat (ve
daha birçoğu) geri dönüyor. Yeni ekip, yüksek teknoloji ürünü araçları ve
silahları ile, tabii ki ezeli düşman Cobra'ya karşı savaşıyor. Her başarılı
(!?) üründe olduğu gibi Sigma 6'nın da hem animasyon serisi, hem çizgi
romanı var; hem de yurtdışında bir ton oyuncağı piyasaya sürülmüş durumda.
İşin ilginç tarafı bu sefer çizgi roman, animasyon serisinden adapte edilmiş
durumda. Animasyon serisinin ve çizgi romanın estetik tarzı, manga tarzına
epey kaymış durumda gibi.

Meraklıları için G.I.Joe Sigma 6, 10 Ekim'den itibaren hafta içi her gün
09:10, 14:00, 18:30 ve hafta sonu 09:10, 13:00, 18:00 saatlerinde JOJO'da
yayınlanıyor.

[Burak ^_^ Aydın]

Çarşamba, Ekim 11, 2006

Drawing On Istanbul-İstanbul İzleri





Beyoğlu Pandora son zamanlarda özellikle de manga rafları ve yabancı çizgi romanlarıyla göz dolduruyor. Kitapçının İstanbul kitapları bölümüne ise diyecek yok. Geçenlerde burada çok ilginç bir kitap karşıma çıktı.

Trici Venola İstanbul aşığı bir çizer ve illüstratör. İstanbul'un mimarisinden, sokaklarından etkilenmiş ve onları çizmeye başlamış.

Mira'dan çıkan Drawing On Istanbul-İstanbul İzleri kitabı işte Venola'nın bu çizimlerinden ve kenar notlarından oluşuyor. Kitabın arka kapağında ise sürpriz bir isim, Robert Crumb Venola'nın cesaretini ve çalışmalarını övmüş.

"Türkiye çizimlerin müthiş. Sen cesur ve güçlü bir ruhsun. Böyle bir şey yaptığın, böyle bir maceraya tek başına atıldığın, yabancı bir ülkede insanların yoluna çıkıp onları çizdiğin, evlerini, tavuklarını çizdiğin için.. Senin sanatçı olarak enerjine ve maceraperestliğine hayranlık duyuyorum Trici. Yoluna devam et vazgeçme, yılma kalabildiğin kadar bu yolda kalmanın bir yolunu bul. Çizimlerin bu yolun seni önemli ve güçlü bir yere götürdüğünü gösteriyor bize. Şans cesurdan yanadır. Robert Crumb"

Küçük, samimi bir çalışma.
http://www.tricivenola.com/

Jeremiah Kanalturk'te..

Jeremiah'ın ülkemizde gösterilmeye başlandığından gazetenin birinin ufak bir köşesinde yeralan ilanını görünce şans eseri haberdar olduk. Yayın saati Kanaltürk'un web sayfasında 22:30 olarak gözüküyor. Bugün ilk bölümü mü yayınlanacak yoksa geçtiğimiz haftalarda dizi çoktan gösterilmeye başlanmış mıydı bilmiyorum ama bir çizgi roman uyarlaması da olan bu kaliteli bilimkurgu dizisini meraklısına şiddetle öneririm.

Dizinin yapımcılığını hepimiz için tanıdık bir isim, Michael J. Straczynski (Babylon 5, Örümcek Adam, ...) yapıyor ve dizi aslında Belçikalı çizer HermanHuppen'in aynı adlı çizgi roman serisinin biraz da serbest bir uyarlaması. Konu olarak bir salgın sonucu tüm yetişkinlerin öldüğü ve sadece çocukların ayakta kaldığı post-apokaliptik bir dünyanın 15 yıl sonrasını, artık o çocukların birer yetişkin olduğu kaotik bir gelecekte kahramanımız Jeremiah etrafında yaşanan olayları ele alıyor.


Link

Pazartesi, Ekim 09, 2006

Orjinal çizgi roman kapakları tekrar satışta!

Zagor için ikinci şans! Haziran ayında Tay Yayınları tarafından GittiGidiyor.com’da satışa sunulan orjinal çizgi roman kapak çizimleri, koleksiyonerlerin ısrarlı talepleri üzerine ikinci kez satışa çıkıyor. Birinci satışta yer alan Zagor, Kızılmaske ve Mandrake’ye ek olarak, Mister No, Tombraks, Flash Gordon ve Türk kahraman Yüzbaşı Volkan’ın orjinal kapakları GittiGidiyor.com’da 9 - 11 Ekim tarihleri arasında özel açık artırmayla satışa sunulacak. Tay Yayınları’nın kurucusu Yalçıner ailesinin ve Ressam Aslan Şükür’ün özel koleksiyonundan alınan, 1970’lerde baskı için hazırlanmış guaj kapakların her birinden tek adet orijinal çizim bulunuyor.

700.000'den fazla kayıtlı kullanıcısı, 2.4 milyon aylık tekil ziyaretçisi ve 300.000'e yakın günlük satış fırsatlarıyla Türkiye'nin en büyük elektronik ticaret platformu olan www.GittiGidiyor.com orjinal çizgi roman kapakları ikinci kez özel açık artırmayla satışa sunuluyor. İlk satış Haziran ayında başarıyla tamamlanmış ve çizgi roman severler ve koleksiyonerler, Türk çizgi roman tarihinde birer fenomen olmuş Zagor, Kızılmaske, Mandrake, Teksas ve Tommiks’e ait toplam 87’i kapağı almak için kıyasıya rekabet etmişti.

İkinci özel açık artırmada, ilk satışın en çok ilgi gören karakterleri Zagor, Kızılmaske ve Mandrake’ye ek olarak, western çizgi romanların iki efsanesi Mister No ve Tom Braks, bilim kurgu çizgi romanlarının ilk örneklerinden Flash Gordon ve Türk çizgi romanlar arasında en sevilen karakterlerden Yüzbaşı Volkan kapakları yer alacak. 3 gün sürecek özel açık artırmada toplam 225 adet kapak satışa sunulacak.

ASLAN ŞÜKÜR VE TAY YAYINLARININ ÖZEL KOLEKSİYONUNDAN

Haziran ayında yapılan satışlarda en yoğun ilgi Aslan Şükür’ün çizdiği kapaklara olmuştu. İkinci etapta yapılacak satışlarda Tay Yayınlarının özel koleksiyonuna ek olarak Aslan Şükür’ün özel koleksiyonundan da kapaklar yer alacak. Aslan Şükür, Türkiye’de lisans ile basılan çizgi romanlar için renkli kapak hazırlayan ilk ressamlardan biri olarak biliniyor, ayrıca Türkiye’de kapak ressamlığı alanında önde gelen çizerlerden birisi. “30 yılı aşkın bir süre önce çizdiğim kapakların bu kadar ilgi görmesi beni çok mutlu ediyor.” diyen Şükür “Umarım ikinci etap satışta daha da fazla çizgi roman meraklısı ve koleksiyoner yıllarca özenle saklanmış bu kapaklara sahip olacak. İlk defa satışa çıkacak olan Türk kahramanı Yüzbaşı Volkan’a özel bir ilgi gösterileceğine inanıyorum” dedi.

(...)

(Basın Bülteninden)

link

Lucius’un Dönüşümü Sansürsüz Yayınlandı!


Geçtiğimiz aylarda Kabalcı Yayınevinden Başkalaşımlar-Altın Eşek adı altında bir Latince klasiği yayınlandı. Kitabın yazarı Madauruslu Apuléius dilbilgisi-edebiyat, retorik ve felsefe eğitimi görmüş, Atina, Roma, Samos, Hieoropolis ve Kartaca'da okumuş, yazmış, konuşmuş ve gezmiş bir feylosof. Başkalaşımlar-Altın Eşek (Metamorphoses) onun en ünlü-bugüne kalan kitabı. Ahlak kuralları, kozmoloji, teoloji, simya, büyü, kadın-erkek ilişkileri hakkında çeşitli hikâyeler, şiirler, yergiler ve konuşmalardan oluşan kitaptaki ana eksen eşeğe dönüşen Lucius adlı Romalı bir gencin başından geçenler. Çiğdem Dürüşken tarafından Latinceden Türkçeye çevrilen kitap –yazıldığı dönemin özelliklerini taşıyarak- dağınık yapısına rağmen eğlenceli içeriği sahip. Çizgi roman dünyası ise kitaptan Manara sayesinde haberdar oldu. Doksanlı yılların sonunda Bruno Lecigne uyarlamasıyla La métamorphose de Lucius (ing. The Golden Ass, or Lucius Metamorphosis) adıyla yayınlanan çalışma kısa süre içerisinde farklı dillerde yayınlanarak ses getirdi. Manara’nın yakın dönemlerdeki en iyi albümü olan, ona şöhret kazandıran mizahi-satirik ve erotik işlerini hatırlatan –ya da onların bir tür devamı olarak gözüken çalışmanın Türkçede yayınlanabileceğini düşünmüyorduk. Yayınlansaydı bile mutlaka sansürlenerek çıkabilir, o haliyle bile “resmi makamların” tepkisini çekebilirdi. Ağustos ayında Lâl Kitap, bizi şaşırtan bir sürpriz yaparak albümü poşet içerisinde olmakla birlikte sansürsüz yayınladı. Yayıncının göz aldığı risk ve cesaret gerçekten takdire şayan. Lucius’un Dönüşümü adıyla yayınlanan albüm sırf bu nedenle başka bir ilgiyi hak ediyor. Yakın gelecekte daha çok bu yönüyle konuşulacağını düşündüğümüz albüm müstehcenlik tartışmalarını beraberinde getirecektir. Kişisel olarak beni de daha çok bu süreç ilgilendirdiği için çeviri ya da içerikle ilgili yorum yapmak istemiyorum. Yine de arka kapakta yazılan son cümlenin okur okumaz beni rahatsız ettiğini söylemeden edemeyeceğim. Şöyle yazılmış: “Latin fonlu tual, 18.Yüzyılın ayırdığı iki karakter arasındaki ilginç bir diyaloğa şahit oluyor”. Doğal olarak “18.Yüzyıl” vurgusu ilgimi çekti, yanlış yazılmış; burada Manara ile Apuléius’un yaşadığı yüzyıllar arasındaki fark olarak onsekiz yüzyıldan bahsedilir. Karakter demek de yanlış olmuş, Manara ile Apuléius’tan söz edildiği için “kişilik” demek gerekiyor. Ve son olarak cümlenin kendisi de garip. İngilizcesinde arka kapak yazısı şöyle bitiyor, meraklısına: “On that Latin base cloth is woven a fascinating dialog between two personalities separeted by eighteen centuries”.

Çarşamba, Ekim 04, 2006

Portrait of the Artist as a Young %@?*!

Maus, Art Spiegelman'ın Pulitzer ödülü de kazanan ve böylece türe uzak birçok kişinin de okuduğu veya en azından haberdar olduğu bir grafik roman. Grafik romanın bu öncül eseri geçtiğimiz sene Türkçe'ye de kazandırıldı. Art Spiegelman bu başarısından sonra son olarak 11 Eylul ve sonrasında yaşadıklarını ele aldığı In the Shadow of No Towers adlı bir grafik roman hazırlamıştı. Şimdilerde ise The Virginia Quaterly Review adli edebiyat dergisinde Portrait of the Artist as a Young %@?*! adlı köşesinde bir çizer olarak gençlik anılarını anlatmakta. Bu edebiyat dergisi abonelik gerektirse de web sayfasından Spiegelman'ın bu çalışmasından bazı örnek bölümlere erişmek mümkün. Mesela yanda gördüğünüz karelerde çizer Maus'un yaratılış öyküsünü paylaşmış bizlerle.

Link 1
Link 2

MK Perker Society Of Illustrators Jurisinde

MK Perker, Society Of Illustrators tarafından, geçen yılın en iyi çizgi romanlarını belirleyecek olan jüriye seçildi. Society Of Illustrators her yil kitap, editoryal, reklâm-kurumsal, yayınlanmamış çalışma ve çizgi roman (Sequential) olmaküzere 5 dalda yılın en iyi islerini seçiyor. Önümüzdeki Kasım ayında Museum of American Illustration'da toplanacak olan Dokuz kişilik jüride Perker birlikte George Pratt, Michael Kaluta (Lucifer), James Jean (Fables) ve Bill Frake gibi isimler yer alıyor.

Pazartesi, Ekim 02, 2006

lovecraft...

Pazar, Ekim 01, 2006

kle dergi...

kle dergi eylül sayısı
...
download için..

link

Daha da gecikeceğiz...

Geçen ayın başlarında yazmıştım, bu sayının tasarım ve basım işiyle ilgilenen serüvenci arkadaşları duygusal olarak yıpratan üzüntüler ve tatsızlıklar olmuştu. Hayat bu kadar bastırınca gecikeceğiz demiştim, daha da gecikeceğimiz anlaşıldı. O kadar çok terslik oldu ki basım ve tasarım için İstanbul’a giden dergi malzemeleri bu hafta başı Ankara’ya geri dönmek zorunda kaldı. Artık karınca kararınca cebelleşip dergiyi 15 Ekime yetiştirmeye çalışacağız.

Başımıza gelen terslikleri sıralamayalım ama bu terslikleri çözmemiz için bize büyük vakit ayıran, emek harcayan Aykut Kaplan ve Ahmet Sekendiz’e çok teşekkür ederiz.

Gecikme için özür dileriz.

Herkese selamlar, kolaylıklar
Levent Cantek