Pazartesi, Ekim 16, 2006

Tarih Tekerrür mü Ediyor? (2)

Kaldığımız yerden devam...

Bülent Üstün’ün yeni çıkan dergiler için alt-metin hazırlama konusundaki kabiliyeti su götürmez. L-Manyak-Lombak zamanında üretilen mizahı “Utanmaz Adam”, Fermuar’da yapacakları mizahı “Muhlis Bey” üzerinden anlatıyor. L-Manyak ve Lombak’ın mizahı, tabii ki sadece “Utanmaz Adam” benzetmesiyle sınırlanamaz. “Kötü Kedi Şerafettin”, aksiyona olduğu kadar konuşmaya da dayalıdır. Bu yüzden Leman’ın konuşkan tiplerinden de izler taşır. Fermuar’da ise belki bir ölçüde “Muhlis Bey mizahı” görülebilir. Fakat derginin bütününe baktığımız zaman Lombak tarzının hâlâ ağırlıklı olarak kendini hissettirdiğini görüyoruz. L-Manyak ve Lombak’ta ortaya çıkmış çizgi romanlarla, “Kötü Kedi Şeraftettin”le, “Cihangir’de Bi Ev”le, “Deli Cevat”la “Muhlis Bey mizahı” yapmak pek mümkün değil gibi görünüyor.

Bülent Üstün, Fermuar’la ilgili röportajlarda bir saflıktan bahsediyor; yeni neslin artık mizahta cinsellikten çok etkilenmediğini, bu yüzden Fermuar’ın eski sert tarza pek dokunmayacağını ve daha “alengirli”, daha “yaratıcı” bir tarza döneceklerini söylüyor. Fakat Fermuar’ın 2. sayısında Şerafettin bir kasabın kafasını kıyma makinesinin içine koyuyor ve çıkan eti de yaşlı bir kadına yediriyor. “Cihangir’de Bi Ev”de Şeker, Batu’ya oral seks yapıyor. Eski tarz bir çok anlamda devam ediyor.

Bülent Üstün’ün saflık vurgusunu yaparken atıfta bulunduğu dergi, Penguen, elbette. Akşam gazetesine verdiği röportajda, Fermuar’ın o kadar da saf olmak amacını gütmediğini de belirtiyor. Ne Leman gibi ağır siyasi bir dergi ne de Penguen gibi neredeyse çocukça bir saflık taşıyan bir dergi olmak istediklerini, kendilerinin kronik ergenler olarak kalacaklarını söylüyor: “Tam ergen ruhlar vardır ya, çocuk masumiyetini kaybetmektesindir, bacakta kıllar çıkmıştır, 'git buradan' diye kovarlar, dışlanırsın İşte o hali, o egoyu ve içindeki hayvanı reddetmeyen bir hali var derginin.” Bu tarif, Fermuar’ı “Muhlis Bey mizahı”ndan daha iyi anlatıyor aslında. Öte yandan, bu Lombak için de uygun bir tanım.

Lombak’a dönecek olursak, L-Manyak’ın başlattığı bir döngüyü tamamladıkları söylenebilir. L-Manyak’ın ilk sayılarında, henüz tam oturmuş yekpare bir tarzdan bahsetmek mümkün değildi. Daha sonra Lombak tarzını oluşturacak olan çizerler geri plandaydı. Dergide, Selçuk Erdem, Erdil Yaşaroğlu gibi başarılı karikatüristler, Leman’da çizdikleri tarzda karikatürlerin uzun, çizgi roman biçimindeki versiyonlarını çiziyor gibiydiler. Daha sonra oluşacak olan sert mizahın izleri henüz pek belli değildi. Zamanla, Bahadır Baruter’in oluşturmak istediği tarz oturdukça, Leman çizerleri L-Manyak’ta çizmeyi bıraktılar. Şimdiyse, Lombak’ın 66. sayısıyla birlikte, L-Manyak’ın ilk sayılarında çizmiş olan Selçuk Erdem ve Erdil Yaşaroğlu gibi isimler geri dönüyor. Üstelik, bu sefer onların tarzını bir ölçüde devam ettiren Yiğit Özgür, Serkan Altuniğne ve Uğur Gürsoy gibi isimler de kadroya katılıyor. Lombak, 10 yıldır sürdürdüğü bir tarzın sonuna geliyor belki de gerçekten; başladığı noktaya geri dönüyor. Lombak, artık beş yıl önce L-Manyak’ın da başına gelmiş olan, bütünlüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Yayın hayatına devam edeceğine şüphe yok, ama Fermuar’ın çıkmasıyla çok güç kaybettiklerini de göz ardı etmemek gerekiyor. Tüm bu dergilerin geleceği ne olur bilinmez, fakat kesin olarak söylenebilecek bir şey var; mizah dergileri bir kez daha çehre değiştirmeye başlıyor.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home