Perşembe, Mart 06, 2008

Persepolis'e Önsöz

(...) Satrapi, Frankofon eğitimi almış, İran’ın kalbur üstü ailelerinden, yıllardır Fransa’da yaşıyor ve hikâyelerini ister istemez Fransız okurunu düşünerek anlatıyor. İran’da otobiyografi geleneğinin olmadığı, otobiyografi yazanların yurt dışında yaşamış ya da yaşayan İranlılar olduğu biliniyor. Persepolis’in zaafı ya da üstünlüğü bu melezlikten çıkıyor. Kitabı bir İran eleştirisi olarak görmek mutlak yanlış ve eksik olur ama çoğu kez öyle okunup işaretlendiği anlaşılıyor. Satrapi, İran’ı sevdiğini, önyargılarla uğraştığını hissettirip, Batılı büyüklenmecilikten duyduğu rahatsızlığı dillendirse de Persepolis, ekseriyetle İslamcı radikalizmi hikâyeleştiren bir anlatı olarak okundu, okunuyor. Ortalama okurun beğenisi aktüel ilgi ve endişelerden beslenir, özellikle politika söz konusu olduğunda okuduğu kitabı yaşadığı zamana ve kültürüne benzetmeye meyillidir. Şüphesiz Persepolis, İslamcı radikalizmden endişelenen herkesin ilgisini çekebilir türden “vesika”. Ama Satrapi’nin pek çok konuşmasında yinelediği gibi Persepolis’i İran ve İslamcı radikalizm eleştirisine indirgemek haksızlık olur. Çünkü sadece bu değil! (...)

Persepolis'in İkinci Baskısına Önsöz (Minima Yayıncılık, Şubat 2008, Levent Cantek'in Önsözünden alıntı)

Etiketler:

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home