Pazar, Mart 21, 2010

Kalpdeşen


(...)
Simeoni, Karındeşen Jack, Londra ve gazetelerin yarattığı dehşet ortamını İtalya’ya, Milano’ya taşımış; benzerlik ve göndermeler saklanmıyor, örneğin gazeteler seri katile verdikleri ismi, Karındeşen Jack’ten ilhamla koyuyorlar, Kalp Deşen! Bu defa katilin kim olduğunu en baştan biliyoruz. Neler hissettiğini, nasıl bir dönüşüm geçirdiğini izliyoruz. Öyle ki ister istemez bir sempatide duyuyoruz ta ki Matteo de Vitalis adlı komiserin ortaya çıkışına kadar. Vitalis, modern araştırma teknikleri kullanan eğitimli bir polis, bağnaz tutumları olan üstleriyle çatışıyor vs. Simeoni, yirminci yüzyıl başlarında İtalya’daki suç araştırmalarını, ünlü krimolog Cesare Lombrosso’yu hatırlatan ayrıntılar katmış anlatısına. Lombroso, kimi açılardan oldukça tuhaf çıkarımları olan, buna rağmen uzun yıllar suç-suçlu tipolojisini belirleyen, özellikle Avrupa’daki polis teşkilatlarını etkileyen pozitivist bilim adamıdır. Hapishanelerde uzun yıllar geçirmiş, suçluların kafa yapılarından tanınabileceğini iddia etmiştir. Simeoni, Gözler ve Karanlık’ta bu tür tartışmalara pek girmiyor, önsözde de belirttiği gibi CSI benzeri, “modern” bir suç araştırmacısı fikrine odaklanmış. Anakronik biçimde parmak izi alarak suçluyu yakalamaya çalışıyor veya kahramanına “bu psikiyatriyi ilgilendiren bir durum” dedirtebiliyor. Yüz küsur yıl öncesine bakılınca bir sakillik, bir çaresizlik, bir bilememezlik olması gerekirken, yok…
Yazının tamamı için bkz
link

Etiketler:

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home