Cuma, Nisan 30, 2010
Perşembe, Nisan 29, 2010
Salı, Nisan 27, 2010
Tarzann...
Reed Crandall'ın 66' tarihli Tarzan çeşitlemesi olan bir ilüstrasyonuna rastladım. Kıyafet ve duruş itibarıyla Zagor'u hatırlattı, ilginç elbette.Etiketler: çevre bilinci
Pazartesi, Nisan 26, 2010
Pazar, Nisan 25, 2010
Şikâyet İştah Keser
Yıllardır karşılaştığım için şaşırmıyorum ama yinelendiği için not düşmek, “haklı olabilirsiniz ama biraz da abartıyorsunuz” demek gerekiyor galiba. Pek çok genç çizer, yeteneklerinin karşılığını alamadıklarını, ele emeği göz nuru çizgi romanlarıyla kimselerin ilgilenmediğini söylüyorlar. Buna göre yayıncılar paragöz, yetersiz, ufku dar ve külliyen korkaklardan oluşuyor. Genellikle sessizce dinliyorum söylenenleri, peşi sıra çizilmiş sayfalardan örnekler gösteriyorlar, bakıyorum. Güzel kareleri olan, hepi topu 5-10 sayfa işler oluyor bunlar çoğunlukla. Gerisi nerde? Kimiler fikrimizi çalarlar endişesiyle acıcık gösteriyormuş. Hoş inanmıyorum ama kim neyi çalacak ki ? Çizgi romancılar kapıya dizilmiş, fikir diye meliyorlar sanki…Pat diye çizecekler sanki…Nerde o üreticiler ben bilmiyorum. Güzel ilüstrasyon yapmak iyi çizgi roman yapacağınızın garantisi değildir. Çizgi roman devamlılık gerektirir, sabır ister. Her şeyden önemlisi ardışıklık ilkesi anlatının temelini oluşturur. Sadece kimi kareleri güzel olan beş on sayfaya bakıp bir yayıncı bunları yayınlarım derse yalan söyler. Mevcut formatlar düşünülürse en az 46 sayfa çizmeniz gerekir. Anladığım ve duyduğum kadarıyla genç çizer arkadaşlar, çizebilmeleri için yayıncılardan avans istiyorlar. Hep verdiğim örnektir, hangi büyük edebiyatçı, bugün henüz yazmadığı roman için avans alıyor ki? Amatörce çalışan, hayatı boyunca muhtemelen çok değil, yirmi sayfalık bir çizgi roman yapmamış birine neden ön ödeme yapılsın ki? Üstelik hani aşkla çiziyordunuz, hani çizgi roman için yanıp tutuşuyordunuz? Önce üretmek sonra şikâyet etmek lazım sanki… Günümüz koşullarında tamamlanmış iyi bir çizgi romana talip olacak bir yayıncı mutlaka bulunur, dertlenmeyin…
Etiketler: memleket çizgi romanı
Cumartesi, Nisan 24, 2010
Karla Yıkanan Kadın
Çiz. Varol GökdamarYaz. Aziz Tuna C.
Deli Gücük 2, Alacakaranlık Zamanlar albümünden çizgi roman.
Etiketler: Deli Gücük
Cuma, Nisan 23, 2010
Sivil Bir Kahraman
Red Kit'in asıl önemli özelliği sivilliğidir. Öteki çizgi roman kahramanlarına benzemez. Örneğin, Tom Miks bir rangerdir. Kulver kalesi komutanı Albay Brown'la emir-komuta ilişkisi içindedir. Aldığı emirleri harfiyen yerine getirir, asayişi temin eder. Devlete ve orduya sadıktır. Teksas, nam-ı diğer Çelik Blek ise, bir ulusal kurtuluş mücadelesi neferi, bir gizli örgüt üyesidir. Sömürgecilerle bağımsızlık için savaşır. Red Kit'in bu tür angajmanları yoktur. Yalnız bir kovboydur. Tek başınadır. Her maceradan sonra çekip gider. Kâh Vahşi Batı'da bir kente, kâh bir sahil kasabasına... Yalnız bir kovboydur ama, Tom Miks ve Çelik Blek'in aklına hayaline sığmayacak kişilerle, yerlerle ilişkisi vardır. İtibarı çok yüksektir. ABD Başkanı başı sıkıştığında, yardıma ya da akla ihtiyaç duyduğunda Red Kit'e telgraf çeker. Aralarında teklif yoktur. Red Kit de aklına estiği zaman rahatlıkla Başkan'ı arayabilir. Başkan'a ve senatörlere saygıda kusur etmez ama, şerifleri, rangerleri, mavi ceketlileri pek takmaz. Kanun adamlarını küçümser biraz. Ne de olsa, onlar bir sürü kurala tabiidir. Red Kit kuraldan, kanundan hoşlanmaz. Kendi yöntemleriyle kitabına uydurur, işi bitirir.
Çarşamba, Nisan 21, 2010
Salı, Nisan 20, 2010
Pazartesi, Nisan 19, 2010
Pazar, Nisan 18, 2010
Cumartesi, Nisan 17, 2010
Cuma, Nisan 16, 2010
Perşembe, Nisan 15, 2010
Çarşamba, Nisan 14, 2010
Salı, Nisan 13, 2010
Pazartesi, Nisan 12, 2010
Pazar, Nisan 11, 2010
Dylan’ın Melankolisi
“(…) Canavarlara tuhaf bir yakınlık ve empati duyan Dylan, insan eliyle yaratılan dehşetlere karşı çok acımasızdır. Bazen kişisel nefret yüzünden işlenen münferit ya da seri cinayetler bazen de hükümet, çok uluslu şirketler ya da büyük çıkar gruplarının toplu kıyıma sebep olan uygulamalarıyla karşılaşır. İşte Dylan’ın melankolisi, kötümserliği ve yalnızlığı tam da burada karşımıza çıkar. İnsanoğlunun vahşeti çevreci, antimilitarist, hayvan dostu ve vejeteryan Dylan için kabul edilemezdir. Modern insanın yaşadığı korkuları, yalnızlığı ve güvensizlik hissini belki de en güzel cisimleştiren çizgi roman kahramanı olan Dylan Dog için bu dünyaya ait olmak pek de mümkün değildir (…)”
[“Dedektifin Kabusu ya da “Sıradan” Dehşetler: Dylan Dog” başlıklı Deniz Türker-Özçetin yazısından bölüm. Yeni Serüven, 4 (10)]
Etiketler: Fumetti
Cumartesi, Nisan 10, 2010
Tarkan, Fantastik Bir Türk
(...) Tarkan’ın sahiden enteresan özellikleri vardır. Tarihi çizgi romanlarımız erotik içerikleriyle hatırlanırlar. Buna rağmen Tarkan, tipik bir görev adamı olduğundan bir kadını arzuladığını belli edecek tek bir sözcük kullanmamıştır, birlikte olduğu kadınlarca bir emrivakiyle buna zorlandığı dahi söylenebilir; mağrur, perhizci, azametfüruş ve sanki bu türden işler için hiç vakti yok gibidir. Karaoğlan’ın kadınlara düşkünlüğü, Malkoçoğlu’nun muzipliği ve Kara Murat’ın aşkı için çektiği kahır onda yoktur. Burak’ın dünyasında erkekler bağırıp öfkelenmenin, kadınlar gözyaşının kıyısında yaşarlar. Diğer yandan Tarkan’ın sadece kadınlarla değil bütün insanlarla ilişkisi sınırlı ve kasvetlidir; ahaliyle olabildiğince az konuşur. Bir efsane kahramanından farksızdır, adının telaffuz edildiği her ortama büyük bir şaşkınlık ve korku hâkim olur. Sezgin Burak, Tarkan’ı konuşurken çizdiğinde ağzına ilginç bir biçim vermiştir, dişlerini sıkarak konuşuyor gibidir. Tek tük konuşması, en az Abdülcanbaz kadar nadir gülmesi ya da konuştuğunda umumiyetle intikam ve Türklük adına sözler sarfetmesi gibi nedenlerle Tarkan’ı çizgi romanımızın en ciddi-içe dönük kahramanlarından biri sayabiliriz. Sırf bu yüzden belki de en başarılı serüvenleri takip ve intikam üstüne olanlarıdır (...)link
Etiketler: 101 Yorum, memleket çizgi romanı
Cuma, Nisan 09, 2010
Perşembe, Nisan 08, 2010
Saçma Ama
Saçma ama neden olmasın? Sanırım Fellini söylemişti, “fikir güzelse mantığı pencereden dışarı atarım”. Yukarıdaki kapağı ilk gördüğümde ister istemez gülümsemiştim, “yok artık” mealinde. Sonra “Kazanın doğurduğuna inanıyorsun da…” misali Süpermen’in uçtuğuna inanıyorsun da şu gözüpek pilotun süratle giden uçakta, tek elle tutunup geriye, kendisine kurşun yağdıran düşman uçağına altıpatlarla saydırmasına niye inanmıyorsun dedim. Her hikâye bir dünya inşa eder ve biz “mimarın” maharetine bağlanarak seyreyleriz. Güzelse eğer mantığı çöpe attığımızı fark etmeyiz bile.Etiketler: 101 Yorum
Çarşamba, Nisan 07, 2010
İpek gibi...
Dar zamanlarda, İkitelli’de, iş arasında, hevesle, koşarak çiziyor “dışarı”ya. En çok kim seviyor deselerdi, düşünmezdik: Sencer. “İpek gibi yumuşak, ipek gibi kuvvetli”. Eski zamanlardaki gibi güzel’in çizeri. Balat’ın azınlık güneşi vuruyor resimlerine; muhacir kızlar, taşplaklar, cumbadan silkelenen kilimler, köşebaşında zulada biryantinli bir oğlan, radyoda Yurttan Sesler, fasulye pilakisi. Gani, çocukluğunu kovalayan “palyaço”: Dilinde o zamanlardan kalma bir küfür, tekrarlıyor gülerek. Sencer, Gani’yi değil kendini çizdi Balat Öyküleri’nde çokça.link
Etiketler: 101 Yorum, memleket çizgi romanı
Pazartesi, Nisan 05, 2010
Pazar, Nisan 04, 2010
Ottomanya’nın Çılgın Türkleri
Nizamettin Nazif’in [Tepedenlioğlu] Kara Davut romanı geçen yüzyılın yirmili yıllarında büyük ilgi görmekte, tefrika edildiği Vakit gazetesini çok sattırmaktadır. Derken Kara Davut, romanda, sonraları Fatih adını alacak genç Şehzade Mehmet’e bir tokat aşkeder ve gerçek hayatta olanlar olur. Öğrenciler, gençler ve diğer öfkeliler gazetenin önünde toplanarak Fatih’e tokat yedirten cüretten hesap sorarlar, “olacak şey değildir”. Tefrika alelacele kaldırılır, özürler dilenir, hiddetli kalabalık yatıştırılmaya çalışılır. Geçmiş zaman hezeyanları deyip geçmemeli, her konu konuşulamıyor ve yazılamıyor bu memlekette hâlâ…Yazının tamamı için link
Etiketler: 101 Yorum
Cumartesi, Nisan 03, 2010
Perşembe, Nisan 01, 2010
Vehip Sİnan
(....) Münir Hayli Egeli çok kültürlü bir insandı. Fransızca Almanca İtalyanca ve İngilizce bilirdi. Tommiks’i kendisi tercüme ederdi. İkinci veya üçüncü sayısıydı. Bana getirdi:
-Evladım bunu Türkçe’ye çevirmeye ben vakit bulamadım. Sen önceki sayfaları ve sayıları biliyorsun. Bir inceleyip, balonlarını sen tercümesiz yazıver. Benim gitmem gerekiyor.
Ben “aman nasıl olur” filan diyemeden bırakıp gitti. Gel de çık işin içinden. Yapılır mı böyle birşey? Oturdu Vehip sinan onların başına ve sonuna baktı. Olayları takip etti. Sonra da uydurdu uydurdu yazdı. Aynı şey bir sonraki sayıda yine oldu. Velhasıl Teksas ve Tommiks’in iki sayısını olduğu gibi ben yazdım.
Etiketler: memleket çizgi romanı































