Salı, Kasım 30, 2010
Pazartesi, Kasım 29, 2010
Pazar, Kasım 28, 2010
Steampunk Manzaralı Kişisel Bir Ağıt
(...) Çizgili Pijama, görünen ve görünenin ardında iki ayrı yönde gelişen bir içeriğe sahip... Sayfaları karıştırırken komik çizgili ve çocuksu bir serüven çizgi romanı okuyacağınızı sanıyorsunuz. Çizgi ve üslup, Fransa-Belçika üretimlerini andırıyor. Serüven külliyatının klişeleri ahenkle istiflenmiş. Esrarengiz adamlar, tekinsiz mekânlar, gecenin ve suç dünyasının kuralları, kaçırılan-kurtarılan kız, patlayan silahlar, planlar vs. ile karşılaşılıyor. Fantastik bir şehir de var, İstanbul’u imlemekle birlikte steampunk nitelikli bambaşka bir şehir demek daha doğru. Steampunk, görsellik içeren moda anlatımlardan biri. Bilim kurgu örüntülerinde yakın ve uzak gelecek mizansenleri kurgulanır ya, steampunk bunu tersine çeviriyor.Yazının tamamı için link
Etiketler: 101 Yorum
Cumartesi, Kasım 27, 2010
Cuma, Kasım 26, 2010
Çarşamba, Kasım 24, 2010
Salı, Kasım 23, 2010
Pazartesi, Kasım 22, 2010
Pazar, Kasım 21, 2010
Bedbin ve Kederli Gerçek Hayat Hikâyeleri
Faruk Geç, bugün hatırlanmamakla birlikte gazetelerimizin en önemli çizgicilerinden biriydi. Kısa bir süre önce kendi çalışmalarını yayınlamak üzere yayıncılığa girişmiş. 1985 yılında Güneş gazetesinde tefrika edilen Kumar-Uludağ’da Bir Gece adlı çalışmasını da ilk albüm olarak yayınlamış. Geç’in gazetelerde mesleğe başladığı ellili yıllarda, baskı teknolojilerinin yetersizliği nedeniyle pek fotoğraf kullanıl(a)mıyordu. Çizerler, fotoğraf yerine ikame edilen vinyet ve ilüstrasyonlarla gazetelerin görselliğini inşa ediyorlardı. Geç, ellili yıllarda İtalyan foto romanlarını çizgi olarak kopyalayarak ve uyarlayarak başladı çizerliğe. 1955-90 yılları arasında neredeyse her gün özellikle kadın okurlara hitap eden melodram çizgi romanları çizdi. 1967 yılından itibaren Hürriyet’te Gerçek Hayat Hikâyeleri üst başlığıyla sunduğu çizgi roman dizisi, yıllarca gazeteye tiraj getirdiğine inanılan, ilgi gören bir tefrika köşesi oldu. Gazeteler, Faruk Geç tarzında çizerler, benzer nitelikte hikâyeler anlatacak sanatçılar aradılar. (...)Yazının tamamı için link
Etiketler: 101 Yorum
Cumartesi, Kasım 20, 2010
Cuma, Kasım 19, 2010
Çarşamba, Kasım 17, 2010
Salı, Kasım 16, 2010
Pazartesi, Kasım 15, 2010
Pazar, Kasım 14, 2010
Tiyatro Oyunundan Çizgi Romana
(...) Tartüf uyarlamasının en önemli güçlüğü, hikâyenin çizgi roman dünyası için bir olağanüstülük içermemesi. Oyunun vakt-i zamanında Kral için yazılmış ve ilk kez Kraliyet önünde sahnelenmiş olması, Tartüf’ün gerçek niyetini anlayarak düğümü çözen bir Kral aklının varlığını zorunlu kılmış olabilir ama bu çizgi romanlar için pek alışıldık bir durum değildir. En azından finaldeki kötü adam teşhirini karşıtlık ekseninde –ve Kral dışında- birinin –kahramanın- yapması geleneğine aykırıdır. Uyarlama yapılırken senaryoya bir başkalaştırma yapılmamış. Molière’in Fransız eğitiminin bir parçası olması, albümün okullara tavsiye edilecek olması uyarlamadaki sadakat ölçüsünü belirlemiş olmalı.Yazının tamamı için link
Etiketler: 101 Yorum
Cumartesi, Kasım 13, 2010
Cuma, Kasım 12, 2010
Perşembe, Kasım 11, 2010
Çarşamba, Kasım 10, 2010
Salı, Kasım 09, 2010
Pazartesi, Kasım 08, 2010
Herşey Olur
(...) Cem Dinlenmiş’in Penguen mizah dergisinde yayınlanan Her Şey Olur adlı köşesi kitaplaştı. Cem’in, yüksek sanatla popüler sanatları, kitsch ile avangard imgeleri, reel siyaset ile magazini, edebiyat ile sinemayı, internet ile sözlü kültürü harmanladığı bir köşe bu. Baştan yazayım: Her Şey Olur’un gerek estetik gerekse siyasi tavrıyla geleceğe kalacak ölçüde farklı olduğunu düşünüyorum. Sanatla ilgili ayrımdan bu nedenle söz ettim. Sanatın oyun ve eğiticiliğinin yanında en önemli katkısı sanıyorum hayata ilişkin yeni ve ayrımlı bir anlayış getiren dünya temsilleri sunabilmesidir. Her Şey Olur, tam da bu yüzden taze, sadece mizah dergilerinde değil basındaki politik karikatür geleneğinde öncesi olmayan bir başkalık taşıyor.Yazının tamamı için link
Etiketler: 101 Yorum
Pazar, Kasım 07, 2010
Cumartesi, Kasım 06, 2010
Cuma, Kasım 05, 2010
Perşembe, Kasım 04, 2010
Çarşamba, Kasım 03, 2010
Salı, Kasım 02, 2010
Çizgilerle Gulyabani Entrikası
(...) Gulyabani, anlaşıldığı kadarıyla, 101 Temel Eserden biri olması sebebiyle çizgi romana uyarlanmış. Roman olarak söz oyunlarına kendini kaptıran, dolayısıyla kurgusu ve hikâye bütünlüğü dağılan bir yönü var Gulyabani’nin. Çizgi roman uyarlaması için uygun olup olmadığını düşündüm albümü ilk elime aldığımda. Kendime göre birkaç çekincem vardı, ister istemez o noktalardan baktım albüme. İlk çekincem, Gulyabani’nin klostrofobik, tek mekânlı ve neredeyse sadece gece geçen bir hikâye olmasıyla ilgiliydi. Bu hiç olmayacak şey değil elbette ama çizgi romanların korkutmakta başarılı olamadıklarını düşünüyorum. Oğuz Demir’in karikatürize çizgisi ve hikâyenin mizaha olan yakınlığı bu noktada bir avantaj olmuş. Gerçekçiliğin veya atmosferin belirginleşmesi veya korku öğesinin öne çıkması gerektiğindeyse bir handikaba dönüşmüş. Tek mekânda geçen bir roman olması nedeniyle mekânın bir aktörmüşçesine öne çıkması, ışık-gölge oyunlarının ziyadesiyle kendini hissettirmesi gerekiyor.Yazının tamamı için link
Etiketler: 101 Yorum




























