Pazartesi, Ocak 12, 2009

Konuşalım, açılalım…



Kapakta şöyle yazıyor: Persepolis’in yaratıcından…Aşklar, falcılar, kıskançlıklar, ayrılıklar, dedikodular, semaver başı “kırmızı noktalı sohbetler”. Kitabı iyi ifade eden bir açıklama olmuş... Persepolis vurgusu önemli, bu denli başarılı olmasaydı, Türkçe’de herhangi bir Satrapi albümü okuyabileceğimizi sanmıyorum. Yanlış olmasın, Persepolis’in büyük başarısı, sadece bizde değil, Satrapi’nin Fransa’daki albümlerinin geleceğini de etkiledi. Örneğin Dikiş Nakış, iyi çizilmiş bir albüm değil. Persepolis ile kıyaslandığında daha hızlı üretildiği anlaşılıyor; zayıf, “eksik” ya da “baştan savma” hazırlanmış çok sayfası var. Şöyle demek belki daha doğru: Satrapi’nin ne anlattığına nasıl çizdiğinden daha fazla önem verildiği anlaşılıyor. Kimi röportajlarında hikâyenin çizgiden daha önemli olduğunu vurguluyor, aksini söyleseydi şaşardım. Diğer yandan hikâyeciliğin de oryantalist bir ilgiyle beğenildiği tahmin edilebilir. Dikiş Nakış, üst sınıftan çoğunluğu orta yaşın üzerinde İranlı kadınların cinsellik, evlilik ve erkekler hakkında konuşmalarına dayanıyor. Bir çay partisinde bir araya gelen kadınlar, geçmişlerinden, erkeklerden ve evliliklerinden söz açıyorlar. Geniş anlamıyla sex-oriented konuşmalar bunlar. Cinsiyet politikalarını eleştiren ama giderek cinsiyetçi dili yeniden üreten bir anlatı okuyoruz sonrasında. Kadınlar cinsel cehaletlerini, erkeklerce aldatılmalarını anlatırken erkek egemenliğine karşı meydan okuyucu kurtuluş yolları da öneriyorlar birbirlerine. Gerçi bu öneri eşitlikçi değil, erkek egemenliğini ikame edici bir çözüm içeriyor: “Erkekler aptaldır ve ne kadar çok erkekle birlikte olunursa o kadar iyidir”. Elbette bu mevcut erkek dilini yeniden üretmekten başka bir şey değil. “Skor” mantığına gelip dayanan, toplumsal koşulların acımasız niteliklerine alternatif olamayan, rekabet mantığını fasılasız yineleyen bir sürgit bu. Dikiş Nakış’ın cinselliklerini özgürce yaşamış, çok erkekli hayat sürdürmüş rol modeli kadınlarının, çevrelerindeki açgözlü ve pragmatik erkeklerden farkları yok aslında. Kaldı ki “başarıları”, mirasyediliklerinden, ekonomik olarak güçlü olmalarından besleniyor. “Paran varsa haz alır, sıkıldığında çıkıp gidersin” le özetlenen düstur, hazcı ve bencilce. Bütünüyle deneyime dayandığı için feminist temelli saymak yanlış olur. Herneyse, daha uzun tartışmak gerek, ne söylesem eksik kalacak, haksızlık edeceğim.

Etiketler:

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home