Cumartesi, Ağustos 08, 2009

İrfan Sayar'dan Mikrop Hikayesi

(…) Az kişiydik, haftada üç gece sabahlıyorduk, çok yoruluyorduk. Satış da azdı, bugünkü dergiler kadar satıyorduk. O zamanlar, bir mizah dergisinin 90 bin satması rezaletti. Şimdi bakıyorum, 30 bin bile iyi rakammış. Mikrop kapanınca, çalışmak için sadece Gırgır kaldı, ama gidemiyoruz. Hasan Cağaloğlu'nda, Gırgır civarında dolaşıyor devamlı. Kendini gösteriyor. Bu yöntem işe yaradı. Oğuz abi bizi çağırdı ve Gırgır'da tekrar başladık. Son derece dostane, sanki hiçbir şey olmamış gibi davrandı Oğuz abi. Nerede, neyi yanlış yaptığımızı, eleştirilerini söyledi. Sonra, 12 Eylül oldu, askerlik geldi. Önce Engin gitti, sonra da ben. Askerlik sonrasında, Engin ve Sarkis Fransa'ya gitti. Ben Manisa'ya döndüm, evlendim. Oğuz abiye telefon edip tekrar çizmek istediğimi söyledim. Dışarıdan çizmeye başladım Zihni Sinir'i. O arada kızım oldu ve İstanbul'a dönmeye karar verdim. Gırgır'a yeniden başladığımda her şey değişmişti. İşler büyümüş, aile yapısının yerini kurumsal bir yapı almıştı. Bu kurumsallaşmadan kaynaklanan hoşnutsuzluklar vardı. Bu arada, Latif, yeni bir dergi çıkarmak istiyorsak, Ercan Arıklı'nm bu işe girmeye hazır olduğunu söyledi. Ve Hıbır macerası başladı.

link


[İlginç bir röportaj, Levent (Gönenç) aktarmış...]

Etiketler:

1 Comments:

Anonymous Adsız yazdý...

Mikrop efsanesi hakkinda herkes bir seyler anlatsa da mikrop'un babasi engin ergonultas'in hic konustugunu duymadim. anlatsa yasadiklarini ve dusundklerini cok sey aydinlanacak turk mizah tarihinde.

"Salcali Ilah"

9/8/09 11:23  

Yorum Gönder

<< Home