Peki ama niye?
“yazımı herhalde beğendiklerinden olsa gerek önce sitelerine koyan, ama sonra...” diye başlamış yazısına. Ali Işıngör’ün kaçırdığı şu: Buraya çizgi roman olgusunu inceleyen yazılar aktarılıyor, söz konusu olan yazar değil çizgi roman. Beğenmek-beğenmemek kıstası da söz konusu değil. Çizgi roman ile ilgili eski ya da yeni tarihli her yazı bu bölümde iktibas edilebilir. Bu yazıların içerikleri, yanlışlıkları, açılımlarını tartıştığımız da olur. Ama yok saymak ya da çok beğendiğimiz için özellikle seçmek gibi bir kaygı söz konusu değildir. Aynı mantık internetteki mevcut çizgi roman sitelerinde de hakimdir. Sizin yazınız öğrendiğim kadarıyla başka sitelerde de yayınlanmış örneğin. Daha başka bir şey söyleyeyim size, polemik gereği söylemiyorum bunu yazınızı okumadım ben. Ali Işıngör ismini ancak bu vesileyle hatırladım, en az 15 yıl önce amatör bir kültür-sanat dergisinde bir çizgi roman yazınızı okumuştum. Focus dergisini bu sabah gördüm. Tüm bunları kişiselleştirdiğiniz için söylüyorum.
Sitenizde oldukça sempatik bir dil kullanıyorsunuz ama bize aynı dille yazmadınız. Daha ilk mailinizde mahkemeden söz açan siz değil misiniz? “Karşı cenah” gibi bir adlandırma yaparak iki gün boyunca bizden küfür yediğinizi yazmışsınız. Annenizden ve hiç tanımadığınız doğum hemşirenizden söz ederek onlara küfür edildiğini ima etmişsiniz. Biz bir cenah filan değiliz, farklı şehirlerde yaşayan birbirlerine ve çizgi romana sempati duyan, çoğu birbirleriyle hiç karşılaşmamız bir avuç yarım akıllı adamız. Ama gerçekten küfür etmeyiz, buna inanarak söylüyorum. Raconu bilmez de değillerdir, mutlaka adlarını koyarlar, mahkeme yolu herkese açıktır. Küfür meselesine inanmıyorum ve inanmadığım başka şeyler de var. Küfür kadar tipik bir başka gazeteci klişesi bu:
“Bugün sağolsunlar, bir gazetenin hukuk bürosundan gönderilen iki adet emsal karar önümde duruyor”
Demek bir hukuk bürosundan size emsal karar göndermişler, neden açıklamıyorsunuz bu kararları? Gerçekten rica ediyorum...
“Mahkemenin biri, bir dergiden 6-7 sayfalık yazıyı tarayıp, "izin almaksızın" sitesine koyan webmaster'ı haksız bulmuş. Üstüne üstlük bir diğer derginin değil, amatör bir site söz konusu olan!”
Elinizde böyle bir “emsal karar” varsa neden söylemiyorsunuz? Mahkeme webmaster'ı haksız bulmuş ve ne karar vermiş? Haklı olduğunuz bir davada –bizi geçtim, hassasiyet gösterdiğiniz telif hakları meselesinde bu emsallerle bir katkınız olmaz mıydı memlekete...
Ben diyorum ki biz sadece sizin yazınızı değil her yazıyı kaynak göstererek, yazar ismi ve yayın mecrası ayrıntılarını vererek iktibas ederiz. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun ilgili maddeleri bu hakkı bize verir...Suiniyet yok burada...
Sizinki gazeteci iddiaları, benimkisi de solcu bir akademisyenin iddiası işte... Hani solculuğu da Zapatista filan dediğiniz için yazayım dedim...
Diyorsunuz ya Serüvenciler küfür ediyor, saldırıyor...Ne gerek var ki bunlara Ali Bey, birileri ayıplayacak birileri kendi yazıyor kendi siliyor diyecek... Moderated edin kapatın bu bahsi...Muhatabınız benim-site sorumlusu benim...Mahkemede karşılaşmaktan söz etmişsiniz bu da sorun değil, gerekirse karşılaşmamak için bir anlaşma da yaparız. Kaldı ki hatırlatırım farklı şehirlerde yaşıyoruz..
Yazınız hakkında intihal dendi, kişisel olarak araştıracağım, iki ayrı metni karşılaştıracağım. Dilerim aklanırsınız, haksız yere suçlanmışsanız özür dilemesini biliriz...Hatta isterseniz http://gezegen.linux.org.tr adresinde sonuçları neşredebiliriz. Bilmem siz ne dersiniz?
Yukarıda yazdıklarım bu konuda son yazacaklarım. Serüven dergisi için samimi temennilerinize teşekkür eder, ben de aynı iyi niyeti sizin için duyduğumu belirtirim. Kolaylıklar dilerim.
Levent Cantek
6 Comments:
Bu konudaki son kelamlarımdır.
Bu yazı 1995 yılında ilk yayınlandığında, Hadi Uluengin Bey'i Cumhuriyet gazetesinden rica minnetle aldığım (çünkü artık araları iyi değildi) bir telefon numarasından aramış, hatta kendisini Brüksel'de yakalamıştım.
Kendisi böyle bir nedenle aranmaktan çok mutlu olmuştu hatırladığım kadarıyla... "Yazıyı istediğin gibi kullan" demiş, ben de yazının sonuna özel bir teşekkür ekleyerek ve kendisine kaynaklarda da yer vererek yazımı yayınlamıştım.
Yani ortada bir intihal vak'ası yok... Bunu sormanın da hakkınız olduğunu düşünüyorum. Tabi bu soruyu soran kişinin "anonymous" olmaması şartıyla!
Bir konu daha var Levent Bey;
Dilerseniz bu emsal kararları elbet size gönderirim. Ama emsal karardan önce şimdi size vereceğim örneği "bir düşünün" isterseniz:
X yayınevi olduğunuzu ve bir kitap bastığınızı farzedin. Şimdi bu kitabın yayınevinin ve yazarın rızası olmaksızın internet ortamında (PDF de olabilir HTML de, formatı önemli değil) yayınlanması, o metinlerin dijital ortamda dağıtılması "suç" mudur, değil midir?
Ne farkı var sizin yaptığınızın?
Bakın ikimiz de Türkçe biliyoruz, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ne diyor:
"MADDE 14 - Bir eserin umuma arzedilip edilmemesini, yayımlanma zamanını ve tarzını münhasıran eser sahibi tayin eder."
"MADDE 22 - Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine aittir."
"MADDE 23 - (Değişik madde: 21.02.2001 - 4630 s. Y. m.14) Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkı münhasıran eser sahibine aittir."
Kanun, tartışmaya mahal vermeyecek kadar açık. Daha neyi tartışıyoruz? Emsal kararlara ya da mahkeme kapılarına gitmeye gerek var mı, şu üç paragrafın lafzını anlamak için?
Sizce "Ya biz ticari bir grup değiliz, bu işe gönül koyan, cebinden hatta para koyan adamlarız" savunusu ne kadar doğru?
Bilmem anlatabildim mi?
Levent Bey;
Akıllı bir insana benziyorsunuz. Benim de amacım da "bağcıyı dövmek" değil, ama ticari olsun veya olmasın, bir yazıyı sitenizde yayınlamak için yazarından izin almanız gerekir. Bırakın kanunları bir yana, bu nezaketin de bir gereğidir... Ama siz bana "dünyaya farklı politik gözlüklerle bakıyoruz" gibi bir garip cevap verdiniz!
Allah aşkına, "karşılıklı saygının" gözlüğü mü olur?
Neyse, umarım söylediklerimi bir kişisel saldırı olarak almaz, üzerine düşünürsünüz...
Saygılarımla
Ali Işıngör
Hadi Uluengin “Avrupa Çizgi Romanında Türk İmajı” yazısı ile ilgili olarak -vakit bulursam bu gece bulamazsam hafta sonu yazacağım. İntihal mi değil mi onu o zaman konuşalım. Ama hemen söyleyebileceğim iki şey var, yazı 1995’te değil, 1989 yılında yayınlanır, bir yazıdan faydalanmak için yazarından izin almanıza gerek yoktur. Gerekli dipnot ve kaynak gösterme kurallarına uymanız şartıyla elbette…
En sondan başlayayım: Kişisel saldırı aklımın ucundan geçmez şüpheniz olmasın…
Demişsiniz ki “X yayınevi olduğunuzu ve bir kitap bastığınızı farzedin. Şimdi bu kitabın yayınevinin ve yazarın rızası olmaksızın internet ortamında (PDF de olabilir HTML de, formatı önemli değil) yayınlanması, o metinlerin dijital ortamda dağıtılması "suç" mudur, değil midir? Ne farkı var sizin yaptığınızın?”
Fark var. Birincisi kitap ve dergiler farklıdır. İkincisi biz bir derginin tamamını değil bir bölümünü alıyoruz. Demişsiniz ya “bakın ikimiz de Türkçe biliyoruz”…Türkçe biliyorsunuz ama hep yanlış maddelere bakıyorsunuz. Biz İktibas yapıyoruz, aynı kanunun iktibas ile maddelerine neden bakmıyorsunuz?
”Kanun, tartışmaya mahal vermeyecek kadar açık. Daha neyi tartışıyoruz?” demişsiniz.
Tartışmıyoruz, siz bize haddimizi bildiriyorsunuz. Ne hırsızlığımız kaldı ne de ahlaksızlığımız…Kanun gerçekten açık ve mahkemeye gidildiği zaman neler olacağını da biliyorum… Bu konuyla ilgili olarak ayrıntıya da girmeye gerek görmüyorum, sadece yazdıklarınıza yorum yapacağım…
“Emsal kararlara ya da mahkeme kapılarına gitmeye gerek var mı, şu üç paragrafın lafzını anlamak için?” demişsiniz…
Yanlış maddelere bakarsanız mahkemeye gitmeye gerek var…Emsal kararları söyleyen de sizsiniz, ben de açıklayın bu emsalleri diyorum
Diyorsunuz ki “Sizce ‘Ya biz ticari bir grup değiliz, bu işe gönül koyan, cebinden hatta para koyan adamlarız’ savunusu ne kadar doğru?”…
işte kaçırdığınız noktalardan biri de bu…Vicdan meselesini bütünüyle geçiyorum…Bir avukata, bir hakime ya da bir hukuk adamına deyin ki “birisi bana yazısını izinsiz olarak kullandığım için dava açıyor”…ilk tepkileri ne istiyor/ne kadar [para] istiyor olur… bu para meselesi önemli…oysa bizim parayla pulla bir ilgimiz yok.. Reklâm almıyoruz, büyük çoğunluğu akademisyen olan insanlardan oluşan bir ekibiz… Mahkemeler nelere dikkat ediyorlar sanıyorsunuz…Biz sizin sayenizde para kazanmış değiliz, bu iktibas sizin o yazıdan aldığınız telifi etkilememiş… Siz bize manevi hakkınız için dava açabilirsiniz (farkındasınız değil mi?, bence değilsiniz)…Hani yazmıştınız Focus çalışanları ne olacak… daha dergi vitrinlerden inmemiş, onların ekmeği-emeğine yazık değil mi?… Neden şöyle düşünmüyorsunuz? Bu derginin, yazının ve yazarın reklâmı olmuyor mu? Biz derginin kapağını koymuşuz.. Belki o sayede insanlar o ay içerisinde dergiyi alabildiler, bir ay geçse o dergiyi bulamayacaklar… Bilmem anlatabildim mi? Hukukçular böyle düşünemez mi sizce… Yukarıda geçmiştik ama geçmeyelim çünkü hukuk adamları da sadece kanuncu adamlar değillerdir, hukukçulardır. Mahkemede taraflara bakarlar, kayıplara bakarlar ve elbette kanunlara da bakarlar
Diyorsunuz ki “ticari olsun veya olmasın, bir yazıyı sitenizde yayınlamak için yazarından izin almanız gerekir. Bırakın kanunları bir yana, bu nezaketin de bir gereğidir... Ama siz bana "dünyaya farklı politik gözlüklerle bakıyoruz" gibi bir garip cevap verdiniz!”
Bence yine karıştırıyorsunuz, iktibas ayrıdır nezaket ayrı…Hadi Uluengin’in yazısından faydalanmak için onu aramanız nezaket olabilir, onunla tanışmanızı sağlar ama gereksizdir...
Bakmak meselesinde doğru bir cevap vermişim, Serüven’de herkes yazısını ortaya koyuyor, herkesin kullanımına açıyor. Bunun ne demek olduğunun farkındasınız değil mi? Bu paylaşımın bir politik tercih olduğunu da görüyorsunuz değil mi?
Ayrıca yazıları çeşitli sitelerde iktibas edilen bir tek siz misiniz? Benim yazılarım sağda solda yayınlanırken izin alınıyor mu sanıyorsunuz? Sol dergiler hariç her yere telifle yazı yazıyorum. Milliyete, Radikal’e yazdığım bir yazının nereye gittiği, kimler tarafından nasıl iktibas edildiğini didiklemem, herhangi birine hesap sormam, hakikaten utanırım.. Laf hep buralara geliyor söyleyeyim: yoksul bir adamım, kirada oturuyorum, kazanacağım her telif benim bir açığımı kapatır… Para için yazdığım oldu, canım acıdı.. Para konuşan hempam olamaz…
İnsanın hayatta hatırlayacağı kavgalar etmesinden yanayım… Size bu kadar cevap vermemin tek sebebi var… Çizgi roman alemindeki birçok arkadaşı tedirgin ettiniz, ne mahkemesi ne davası diye endişelendiler…Yazınızı başka siteler de kullandı ve muhtemelen bu hengamede sessizce sildiler... Kaçırdığınız şeylerden biri de bu: Serüven’e değil onlardan birine yönelseydiniz de bunları yazıyor olacaktım… Aldığınız eleştirileri muhtemelen yine alacaktınız…Siz de bunu bir düşünün…
Levent Cantek
Serkan Gürpınar adlı bir arkadaş Ali ışıngör'ün sitesinde şunları yazmış:"İnanamıyorum adamlara kendi forumlarından nasıl küfür edildiğini göstermenize rağmen Levent Cantek Bey "Küfür olayının gerçek olduğuna inanmıyorum" diyor!Bu forum sadece üyelerin mesaj yazabildiği, ve bu hakaretleri eden adamlar bu forumun uzun zamandır üyeleri olduğu halde mi? Levent Bey'in yapması gereken şudur: Forumun yöneticisi olarak bu hakaretleri eden kişilerin IP nolarını size iletmek...Bakalım yapacak mı?"
İlk söyleyeceğim şu: Siz benim ne yazdığımı sanırım anlamamışsınız, ne yazdığımı tekrar okuyun derim
herşeyden önce orası forum değil bir e-posta grubu..ikincisi uzun zamandır üye olduğunu biliyorsanız herkesin tanıdığı adı, adresi, resmi de belli olan bir arkadaş olduğunu bilirsiniz, yere düşse yanına koşarım, dünya tatlısı bir adamdır.. üçüncüsü size birisi ahlaksız ve hırsız dedi mi bilmiyorum. Kendi adıma bunlardan ağır küfür bilmiyorum. Böyle şeyler duyan birisi de refleksle cevap verebilir. Hoştur değildir o ayrıdır bu da Ali Işıngör'ü ilgilendirir. Her türlü küfür ve itham için herkese mahkeme yolu açıktır. Hiç kimseye gaz vermenize gerek yok.
Levent Bey;
Çanakkale Barosu'na bağlı çalışan 53 yaşında bir hukukçuyum. Son derece ilginç bu tartışmaya müdahil olacağım için umarım beni mazur görürsünüz.
Bu tartışmaya hukuki açıdan yaklaştığımızda şikayetçi tarafın yani Ali Bey'in haklı olduğunu, dava açması halinde; mahkeme masrafları hariç olmak üzere 3.000 YTL'ye kadar maddi tazminat da kazanabileceğini de şimdiden söyleyebilirim.
5846 No'lu Fikir ve Sanat Kanunu'nda "sarahaten mahfuz" şeklinde bir hukuki terim vardır.
Söz konusu kanunun "Fikri Haklar"ı düzenleyen üçüncü bölümünde, 36'ıncı madde bunu açık bir şifadeyle düzenler.
"Gazete veya dergilerde çıkan içtimai, siyasi veya iktisadi günlük meselelere mütaallik makale ve fıkraların iktibas hakkı sarahaten mahfuz tutulmamışsa aynen veya işlenmiş şekilde diğer gazete ve dergiler tarafından alınması ve radyo vasıtasiyle veya diğer bir suretle yayılması serbesttir. İktibas hakkı mahfuz tutulsa bile sözü geçen makale ve fıkraların kısaltılarak basın özetleri şeklinde alınması, radyo vasıtasiyle veya diğer bir suretle yayılması caizdir."
Bunu günümüz Türkçesine çevirmek gerekirse, bir dergi künyesinde açık bir dille alıntı yapılamayacağını belirtmediği sürece, içinden her türlü alıntıyı yapmakta serbestsiniz.
Ancak Focus dergisinin künyesinde "izin almak suretiyle dahi alıntı yapılamaz" ibaresinin olması, sizi haksız duruma düşürmekte. Eğer yazının tamamını değil de, azami beşten biri oranında bir kısmını neşretmiş olsaydınız, sizin için yine sorun olmazdı. Çünkü kanun koyucu, bu şekilde alıntı yapmanın da sınırlarını güvence altına almaktadır.
Umarım açıklamalarım aydınlatıcı olmuştur.
Saygılarımla
Levent Bey;
Size ve yaptığınız işe saygı duyuyorum. Benim için artık konu kapanmıştır. Bu konuda daha fazla tartışmak, daha fazla üzülmek, daha fazla açıklama yapmak istemiyorum.
Size yayın hayatınızda başarılar dilerim.
Ali Işıngör
Aslında bir hukukçu olarak isim ve adresinizi de yayınlamanız doğru olmaz mıydı? Açıkça söyleyeyim: Internette kimlik muğlaklığı bende daima bir şüphe yaratır. Örneğin siz eğer isminizi yazsaydınız ben de Çanakkale Barosundan sorup öğrenebilirdim.
Yazdıklarınıza gelince, elbette sizinkisi de bir iddia. Ben de bu yüzden ısrarla mahkemeye gidilsin hep birlikte görelim diyorum. Siz yazdıklarınıza ve yaşınıza bakılırsa çeyrek asırlık hukukçusunuz. Ben altı üstü İletişim Fakültesi-Gazetecilik Bölümünde 11 yıldır çalışan bir akademisyenim. Bu cesaretimi çeşitli biçimlerde ifade edebilirsiniz. Daha önce yazdığım gibi savunmamın ayrıntıları burada işleyecek değilim. Saygılar, kolaylıklar
Levent Cantek
Yorum Gönder
<< Home