Deli Gücük-Alacakaranlık Zamanlar
Çıktı...Bugünden itibaren kitapçılarda...Etiketler: Deli Gücük
Geçtiğimiz yılın sonunda çizgi dünyası ve underground alemi adına merak uyandırıcı bir gelişme yaşandı. 1943 doğumlu ünlü çizer [Robert Dennis] Crumb kendisinden beklenmeyecek bir çalışmaya imza atarak Tekvin’in çizgi roman uyarlaması olan bir albüm (The Book of Genesis Illustrated) yayınladı. Hemen tüm dünyada ajanslardan servis edildi bu haber, bizde de çıktı, hatta bir asparagas teyellendi hemen: Crumb, Kuran-ı Kerim’i de çizgi romanlaştıracaktı vs. Biri bir albüm yayınlamış ve Türkiye’de de çizgi roman modası var, denk düştüğünden haber olmuş işte diye düşünmeyin. Ya da Tevrat’a ilişkin bir propagandanın parçası da saymayın derim. Hiç akla getirmeyin demiyorum, İncil ya da Tevrat ilk kez çizgi romana uyarlanmıyor. Pek çok ülkede dini kurumların özellikle geçen yüzyılın ikinci yarısında bizzat çizgi roman yayıncılığı yaptığını, Amerika’da sadece dini değil hayli iddialı anti-komünist çizgi romanları yayınladığını söyleyebilirim. Din ve çizgi roman hiç sevmemiş değillerdir birbirlerini. Ajansların ilgisini çeken, bu uyarlamayı gelmiş geçmiş en ünlü underground sanatçılarından biri olan Crumb’ın yapması elbette (...)Etiketler: 101 Yorum
Jar of Fools, Jason Lutes'un gerçekçi ve dramatik bir öykü anlattığı bir çizgi roman. Konusunu tabir yerindeyse hayatta tutunamayan birkaç insanin kesişen yaşamları diye özetleyebilirim.
IDW, alternatif çizgi romanlar basan dikkat çekici bir yayınevi. Film uyarlamaları ve 30 Days Of Night gibi çalışmaların ardından, Ekim ayında bir çizgi roman dergisi çıkardılar. Doomed ilk bakışta Ashley Wood'un kapak tasarımları ile dikkat çekiyor. Yayınevinin yıldızlarından olan Wood aynı zamanda derginin sanat yönetmenliğini de üstlenmiş. Toplam 4 öyküden oluşan dergide ilk çalışma Richard Matheson'ın klasik Bloodson öyküsünün kısa bir uyarlaması. Ashley Wood'un siyah beyazdaki etkisini iyice ortaya koyan kontrollü çizimleriyle karanlık öykü çok güzel buluşmuş. Korku kitaplarına, özellikle de vampirlere düşkün çocuğun hüzünlü hikayesi gayet güzel. Gizemli Cuts ve daha önce benzerlerini gördüğümüz, kendi bol kanlı öykülerinin dünyasını ziyaret eden bir yazarı anlatan Blood Rape Of The Lust Ghouls'un ardından gelen The Final Performance da dikkat çekici. Yazarlar Robert Bloch ve Chris Ryall ile çizer Kristian Donaldson sinema duygusunu izleyen derginin en sıkı işine imza atmışlar. Issız bir yol kenarı lokantasında geçen öykü klasik "ziyaretçiyle kaçmak isteyen kasabalı kızın trajedisi" temasına gizemli bir son/yaklaşım getiriyor. Çizerin ortam sıcaklığını ve gerilimini hissettiren gölgelerini de unutmamak lazım. Devamını merakla beklediğimiz Doomed çizgi roman dışında da sanatçılarla ilgili yazılara yer veriyor. İlk sayıda David J. Schow incelenmiş. Eski korku magazinlerinin tadını yakalamak için klişelere uğramaktan çekinmeyen, sinemadan bolca ilham alan bir dergi çıkmış ortaya. [Serdar Kökçeoğlu]
(...) İşte bu yıllarda, Guy Davis'in, her anlamda punk akımından etkilenerek yarattığı, Gary Reed'in de diyaloglarını yazdığı, Honour among Punks (Punklar için Gurur) adlı çizgi roman serisi yayımlandı (1989). Hikâye, polisiye tarzı ile merak uyandırırken, Punk kültürünü de bir kadının bakış açısı ile anlatıyordu. Davis’in gerçekçi çizimleri okura farklı, karanlık bir dünyanın kapılarını açıyor; siyah-beyaz detaylı çizimler, sisli karanlık sokaklar, gece kulüpleri ve publar, çizgi romana gizemli bir hava katıyordu. Hikâye, iki dünya savaşının da yaşanmadığı bir kurguda 1980'lerde, punk hareketinin merkezi olan Londra’nın Baker Caddesi’nde geçer. Askeri ihtiyaçlara dayalı gelişmeler yaşanmadığı için teknoloji henüz 80'li yıllarda olması gerektiği kadar ilerlememiştir. Victoria döneminin hala güçlü bir şekilde hissedildiği şehrin üzerinde zeplinler dolaşmaktadır. (...)
Etiketler: manga
(…)Çizgi roman her zaman gerçek hayatın bir yansıması olmuştu. Ancak gerçek insanlarda varolan cinsellik kağıt kahramanlarda yoktu. Aseksüel kahramanlarda oluşan bu eksiklikliğin giderilmesi için onlara ek özellikler kazandırılması gerekiyordu. Superman (1938) bu yüzden ilahlaştırıldı: ölümsüzlük, yenilmezlik, sınırsız görme ve işitme yeteneği, yerçekimi kurallarını hiçe sayma. Batman (1940) insanüstü bir zekaya ve parasal kaynaklara sahip oldu. Wonder Woman (1942) Superman benzeri güçleri olması yanında kutsal bir görevin ve sonsuz bekaretin yılmaz savunucusu oldu. Donald Duck’ın efsanevi şanssızlığı ona aşk için hiç zaman bırakmadı. Hatta Tarzan (1929) bile, bütün çıplaklığına rağmen aşk hayatından yoksundu ve bu eksikliğini ormana zarar verenlerle mücadele ederek kapatıyordu (...) [Kosta Ceran'ın bir yazısından]
“Düşle Gerçek Arasında Bir Masal: Corto Maltese” başlıklı yazıdan bölüm Foti Benlisoy - Bağış Erten - Seçkin Erdi-Serüven Çizgi Roman Araştrımaları Dergisi, Sayı: 3

Etiketler: duyurulur
İlk modern Amerikan çizgi roman dergisi, 1933'te Funnies on Parade adıyla yayınlandı. Bunu serüven striplerine yer veren başka dergiler izledi. Gazete stripi olarak hiçbir başarı kazanamayan Superman dergi olarak yayınlanınca umulmadık ölçüde büyük bir ilgi gördü. Bu ilgi, tutulmuş tipin birçok taklidinin ortaya çıkmasına neden oldu. Amerika'nın 2. Dünya Savaşı’na girişiyle birlikte piyasa bir sürü süper kahraman tipi ve onları içeren dergiyle dolmuştu. (Batman, Sub-Mariner, The Human Torch vb.) Birçok yayıncı çizgi roman dergisi yayınlayan imparatorluklar kurdular, birçok gazete de pazar eklerini çizgi roman dergisine çevirdi.
(...) Albümde de esprisi yapılıyor: Kiralık katillere suç dünyası -edebiyatı- içinde bir şövalye asaleti atfedilir. Soğuk, duygusuz, mağrur, kalabalığa ve alelade işlere karışmayan, ilkelerinden taviz vermeyen birer profesyoneldir onlar. İşin mahiyeti, müşterinin kimliği çok önemli değildir. Şartlarda anlaşıldığı takdirde herkes öldürülebilir. Tetikçi, bu kalıptan çıkma biri... Polisiye türünde pek sevilir: ekseriyetle özel dedektifler ve nadiren polisler, kendi ağızlarından anlatırlar hikâyelerini. Buna göre hayat acımasızdır, kapitalizm bir kanser gibi toplumu baştan ayağa sarmıştır. Siyasetçiler alçaktır, zenginlerle baş etmek zordur, kanun güçlülerden yanadır ve fakat, paranın satın alamayacağı erdemler hâlâ yaşamaktadır. Tetikçi’nin esası bu klişeyle sıvanmış. Adını bilmediğimiz kiralık katil bize dünyayı, mazisini ve daha çok sisteme olan öfkesini sükûnetle resmediyor. Üst ses açıklamaları eşliğinde mesleğini nasıl icra ettiğini izliyoruz. Kurbanını beklerken çektiği sıkıntıyı, yalnızlığın getirdiği gerginliği, aracısıyla yaptığı tek tük konuşmaları, caddelerden akıp giden insanları, televizyonu ve şehrin ışıklarını da katıyor hikâyesine (...)Etiketler: 101 Yorum

Etiketler: Güzel Sayfalar, veda
(...) Doğanın ruhu veya tahrif edilmemiş (modernizmin henüz dokunamadığı) ilkel saflık imgesi, serüven edebiyatının sık başvurduğu trüklerdendir. İş bu noktada, açgözlü, hırsına gem vuramayan, bütünüyle arsız, zayıflara karşı gaddar ve gamsız, başarmak için her yolu deneyen “teknoloji yanlısı” habis adamlar çıkar karşımıza. Doğayı yok etmek pahasına (geleceği hiç düşünmeden) apriori gündelik arzularının peşinden giderler. Miyazaki’nin kült animasyonu Prenses Mononoke’den (Mononoke Hime, 1997) James Cameron’un Avatar (2009) filmine uzanan çeşitlilikte sayısız popüler anlatının benzer bir temaya sahip olduğunu hatırlatmakta fayda var. Hal bu olunca, biliyoruz ki doğanın ruhu (şimdilik) kazanacak, ama ne pahasına! Zener’in Laneti’nin işgalci kötüsü Sovyet Ordusu. Hemen tüm Sovyet temsilcileri anlayışsız, nobran, öfkeli, katil ve katıksız şeytani tiplemeler olarak resmedilmiş. Aralarında zuhur eden entrikalar ve çeşitli müzakereler bile makamlarını – dolayısıyla hayatlarını kurtarmak için gerçekleşiyor. Böylesi saf bir kutuplaşmaya ancak Soğuk Savaş hikâyelerinde rastlanırdı; casus romanlarındaki KGB ajanları alelekser insana benzemez soğuk ve tuhaf yaratıklar olur, mutlaka birilerini boğarak öldürürlerdi. Hatta türün filmlerinde tam bu sahnelerde jazz ritmi yükselir, doğaçlamayı andırır biçimde bakır üflemelilerle gerilim pekiştirilirdi. Üçlemede bu klişeye (elbette nostaljik gerekçelerle değil) sakınmadan başvurulmuş, bakar bakmaz “evet bunlar birer katil” diyebileceğimiz tekinsiz Sovyet ajanları dolaşıyor karelerde.
Etiketler: 101 Yorum
Varlık dergisinin Mayıs 2010 sayısında çizgi roman dosya konusu olarak seçilmiş. Müge Karahan, Levent Cantek, Levent Gönenç, Özgür Kurtuluş, Şenol Bezci, Serdar Kökçeoğlu yazılarıyla katkıda bulunmuşlar dosyaya.Etiketler: duyurulur
Etiketler: haber
(...) Kötü hikâye ne kadar iyi çizilirse çizilsin kendisini okutmaz. Pek çok büyük çizerin okunmadığını, sayfalarının seyredildiğini düşünüyorum. Cenaze Evi-Şenlik Evi, olağanüstü bir çizgicinin elinden çıkmamış ama öyle ustalıkla anlatıyor ki hikâyesini, bunu fark etmiyoruz. Kendi adıma kendini unutturan çizerleri daha çok severim, aslolan hikâyedir. İyi hikâye zaten yaratıcısını unutturmayacaktır.
Etiketler: 101 Yorum