Pazartesi, Şubat 27, 2006

Cemal Nadir...

Cemal Nadir, 27 Şubat 1947’de, 45 yaşındayken öldü. Sanıyorum Türkiye’de hiçbir çizere nasip olmayan törenlerle defnedildi, ardından sayısız toplantı ve gösteri yapıldı. Birçok genç çizerin yetişmesine vesile olan, yaşasaydı muhtemelen yenilikçi işler de yapacak olan bir sanatçıydı. Döneminde çizgili anlatım sanatlarının en popüler ismiydi, bu sebeple karikatüre olduğu kadar bant-karikatür ve çizgi romana da büyük katkıları oldu. Ölümünden sonra hakkında çıkan yazıların çokluğu bile önemli gösterge. Bu rağbet ve takdir hiçbir yerli çizere nasip olmamıştır. Ancak ölümünden bunca yıl geçmesine ve hâlâ çok popüler olmasına rağmen çalışmaları ve dünya görüşü hakkında mesafeli bir inceleme yapılmış değil. Hâlâ her yazı onu “efsane” ölçeğinde ele alarak, benzer cümlelerle anlatıyor. Birkaç yıl önce bir toplantıda Tan Oral -Cemal Nadir’i- anlatırken bunu tartışmıştık, sonraları Turgut Çeviker’den duymuştum. Başta Semih Poroy olmak üzere birçok çizer bana kızmışlar. Orada da anlatmıştım, Cemal Nadir birbirinin kopyası olan olumlu cümlelerle anlatılıyor, örneğin siyasi görüşleri hakkında hiç konuşulmuyor. Hep tekrar edilen, barışçılığını imleyen birkaç karikatürü var. Oysa Nadir düzenli olarak her gün bir gazeteye çiziyor, dergilere verdiği çalışmalar da cabası. Neden hep onlar seçiliyor? Benim bildiğim anti-komünist karikatürleri de var. Yıkılan Tan Gazetesi ya da Serteller için ne çizdiği hep es geçiliyor. Çok partili hayata girildiğinde CHP’li kalıyor örneğin, oysa bütün sol CHP karşısında. Sol'u şu sebeple anlattım, sol argümanlarla hatırlanıyor epeyce. Veya ne bileyim otuzlarda, kırklarda hakkında hiç mi eleştiri çıkmamış diye düşünüyor insan. Oysa çıktığını biliyorum, niye atlanıyor o eleştiriler. Herneyse uzatmamayım, derdim onun farklı açılardan mesafeli bir dille anlatılabilmesi. Taparak ya da teperek değil yani…

9 Comments:

Anonymous Adsız yazdý...

alt kısımdaki yazı canlandırmacılar grubunda levent bey tarafından yazılan bir yazıdır... belki konuyla ilgilidir diye koyuyorum...

CEMAL NADİR GÜLER'İN BİTMEMİŞ
KAYIP AMCABEY CANLANDIRMASI

***

Bir gün bir hayranı Cemal Nadir Güler'e "Üstad" der,
"Siz neden Mickey Mause gibi resimlerinizi
hareketlendirmiyorsunuz?" Üstad gülümser ve; "Buna
lüzum görmüyorum. Benim karikatürlerim zaten hareket
halinde, Sağdan soldan yürütüp duruyorlar" yanıtını
verir.
Cemal Nadir Güler'in bu yanıtı dönemin bazı
karikatürcülerine yönelik şikayet içersede o,
yarattığı karikatür tiplerini hareketlendirmek yani
günümüzün tanımlamasıyla canlandırmak en büyük
hayallerinden biriydi,
8 Kasım 1944'de Orhan Apaydın'ın Yeniden Doğuş dergisi
için kendisi ile yaptığı röportajda;
"Yarattığınız bir çok orjinal tipler var. Bunları
niçin sinema perdesine aksettirmek istemiyorsunuz?"
diye sorduğunda;
"Ah! Yarama dokundunuz" der. "Teknik imkansızlıklar
yapmak istediklerime mani oluyor, Herkesin söylediğini
ben de söyleyeyim:
Bu harp bitse."

Cemal Nadir Güler'in bu harp dediği 2. Dünya Savaşı
bütün yıkımlarını yapmış ama artık 1945 yazında sona
ermiştir. Usta o zor günlerde tek başına bir çizgi
film denemesine girişir.

En yakın dostu Gazeteci Rıza Ruşen Yücer anılarında
şöyle yazar; "Cemal Nadir'in bir ara el yapması
resimlerle bir film denemesine giriştiğini hatırlarım.
Bu film "Amcabey Plaj'da" adını taşıyacaktı. Amcabey
sabahleyin erkenden sokağa çıkıyor. Sokak feneri
gözlerini kapatmış, başı bir yana eğilmiş, güneşin
doğmasını beklemektedir. Fenerin altında, bir taksi
otomobili, dört tekerleğini öne arkaya uzatmış
projektör gözlerini yummuş, tembel bir kedi
rehavetiyle uyumaktadır. Amcabey gelip kornayı
çalıyor. Kapalı duran lamba gözler aralanıyor, lastik
tekerlek ayaklar toplanıyor, öndeki tampon tıpkı bir
ağız gibi esniyor, Amcabey işte bu minval ile plaja
gidecek. Fakat birkaç satırla anlatmaya çalıştığım şu
üç-beş hareket için yüzlerce resim yapılacaktı. Cemal
Nadir, beş-altı yüz resim çizdi; ama işin imkansızlığı
andıran güçlüğü karşısında bu sevdadan vazgeçmek
zorunda kaldı."

***

Bu alıntı, AMCABEY ANLATIYOR: CEMAL NADİR GÜLER 100
YAŞINDA isimli kitaptan yapılmıştır.
Kitap, Karikatürcüler Derneği ve Bursa Büyükşehir
Belediyesi'nin müşterek çalışmaları ve Mustafa
Bilgin'in değerli katkılarıyla hazırlanmıştır.
Kitap, 2002 Cemal Nadir Güler Yılı'nda basılmıştır.

Kitabın kaynakçası:

-Gönül Tunaman Özel Arşivi
-İstanbul B.şehir Belediyesi Karikatür ve Mizah Müzesi
Arşivi
-Hilmi Yücebaş / Cemal Nadir- Bütün Cepheleriyle Cemal
Nadir
-Türk Mizahının Öncüleri
-50 Yılın Türk Mizah ve Karikatürü
-Yener Çakmak Özel Arşivi
-Kamil Yavuz Özel Arşivi
-Nuri Akbayar Arşivi / AnaBritannica Ansiklopedisi
-Akbaba Mizah Dergisi

28/2/06 12:51  
Anonymous Adsız yazdý...

Tam ismi Cemal Nadir Güler değil mi? Hatta kendisine "üstat, siz insanları güldürüyorsunuz ama kendiniz hiç gülmüyorsunuz" dediklerinde, "Benim ismim Cemal Nadir Güler, nadiren gülerim ben" demiş..
Bir de sanırım, Vâ-Nü'nün eşi Müzehher hanım'ın ilk kocasıdır Cemal Nadir. Müzehher hanım, Nihal Karamağaralı mahlası ile polisiyeleri var da, onu araştırırken öğrenmiştim bunu..

28/2/06 14:42  
Anonymous Adsız yazdý...

Müzehher Hanımın da Cemal Nadir'in de ikinci evliliği diye biliyorum. Cemal Nadir, dört kez evlenmiş..bu tarafı da ilginç aslında..

Nadir gülmek deyince bayıldığım sözlerdendir: Türk Vara yoğa gülmez denir...Nasıl bir iddiaysa..

Geçenlerde duydum: Beş kuruşu olsa gülmeye harcayacak dediler. Hovardalığa bak şimdi..

Turhan Selçuk'a sormuştum: Abdülcanbaz niye hiç gülmüyor diye... o da ben de çok az gülerim dedi"gülerek"...

sonra Abdülcanbaz'ın güldüğü zaman çirkin göründüğünden bahsetmiş, işte karakteristik burnun yüzde çok yer kapladığını söylemişti.Selamlar

28/2/06 20:24  
Anonymous Adsız yazdý...

En baştaki imzasız yoruma yazan arkadaş kusurumuza bakmasın..yazdıkları spam kutusuna gitmiş. Ben de yeni öğreniyorum, demek olabiliyormuş böyle şeyler..Gecikme için kusura bakmayın

Yazıya şöyle bir cümle ile başlamışsınız: "alt kısımdaki yazı canlandırmacılar grubunda levent bey tarafından yazılan bir yazıdır... " bir karışıklık olmuş sanıyorum, sanki yazıyı ben yazmışım gibi anlaşılıyor. Ben değilsem de hangi levent merak ettim :)

Cemal Nadir ile ilgili bu tür anekdotlar çok. En önemli kaynak da aslen polis olan Hilmi Yücebaş'ın kitabı. Mesleğinin avantajlarını kullanan Yücebaş, gazete-dergi taramasıyla bu anekdotları toparlamış. Hemen herkesin işini kolaylaştıran derleme bir kitap yapmış. Benim gibi huysuz adamların sorduğu ise şu: Yücebaş hangi anekdotları seçmiş-hangilerini kitaba almamış. Asıl mesleği polis olan bir yazardan söz ediyoruz sonuçta.

Not: Kaynakçada ismen geçen Gönül Tunaman Cemal Nadir'in ilk evliliğinden olan tek çocuğudur.

Not2: 2002 yılında Karikatürcüler derneği oldukça pahalı bir 100 Yaşında kitabı çıkarttı. Cihan Demirci hazırladı sanıyorum. O tarihte 50 milyona satılıyordu.

Dillendirdiğim "mesafeli" olma temennisine kitap uymuyordu.Selamlar, kolaylıklar

1/3/06 15:59  
Anonymous Adsız yazdý...

Pardon Levent Elpen in geçen seneki bir yazısı..

1/3/06 16:46  
Anonymous Adsız yazdý...

Bu alıntı, CANLANDIRMACILAR Yahoo Grubu'ndaki mesajlardan yapılmıştır.

Grubun adresi: http://groups.yahoo.com/group/tumboyutcanlandirmacilar

Grubun blog adresi: http://www.canlanblog.co.nr (Blogger altyapısı ile)

Bu alıntıdaki anıların, Türkiye'de yapılan ilk çizgi filmin tek belgesi olduğunu düşünüyorum. Bu alıntıyı da içeren, Türkiye'de çizgi filmin serüvenine ilişkin kısa bir inceleme-araştırma yazısı, yakında yayına girecek Çizgi Filmciler Derneği sitesinde (http://www.cizgifilmciler.org) yer alacaktır.

Kitaba ilişkin bilgiler:

Kitabın ismi: Amcabey Anlatıyor:
CEMAL NADİR GÜLER 100 YAŞINDA

Karikatürcüler Derneği Yayınları

"Bu kitap, Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Karikatürcüler Derneği'nin müşterek çalışmaları ile hazırlanmıştır."

Yayına hazırlayanlar:

2002 Cemal Nadir Güler Yılı Komisyonu adına: Mustafa Bilgin

Kitap, 2002 yılında basılmıştır.

Bu arada, bir zamanların genç Bursalı karikatürcüleri olarak, 1983'de bir grup arkadaşımızla birlikte, Bursa'da küçük bir Cemal Nadir araştırması yapmış ve Bursa Çarşısı'nda ondan kaldığını tahmin ettiğimiz bazı izler bulmuştuk. Ancak ne yazık ki zamanla bu izler de yok oldu.


Levent Elpen

22/3/06 23:45  
Anonymous Adsız yazdý...

Sayın Elpen,
Ayrıntılar için teşekkürler. Kimilerini "anonim" imzasıyla yazan arkadaş da aktarmıştı.Yazdıklarınız içinde benim ilgimi çeken [yapılan alıntıyı delil] göstererek "Türkiye'de yapılan ilk çizgi filmin tek belgesi olduğunu düşünüyorum" demeniz.

Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi ilk çizgi film denemesini Cemal Nadir'in yaptığını söyleyen epey insan var. Yaşadığı dönemde Türkiye'de Walt Disney ile karşılaştırıldığı için - kendisinden böyle bir çalışma çıkartması bekleniyor aslında...

Bir Amcabey çizgi filmi hayalini çoğu kişiyle de paylaşmış. Nezih Danyal'ın böyle bir çizgi film çalışması var, görmüş olabilirsiniz

Kişisel olarak Cemal Nadir'in "ilk" sayılmaması gerektiğini düşünüyorum. Kırklı yılların sonunda İstanbul'da Akademi çıkışlı çizgi film çalışmaları yapılıyor, sizin de bildiğiniz gibi Yüksel Ünsal'ın Ellili yılların başında Amerika'da banyo sırasında kaybolan bir filmi var. Bu çalışmaların ve bu filmin ilk olduğu kabul ediliyor ama elde de bir kaç kareden fazlası yok.

Bu konuyla ilgili Turgut Çeviker'in birçalışması var, görmüş olmalısınız. Benim elimde de zamanında not ettiğim Akademideki çizgi film çalışmalarıyla ilgili bir gazete haberi var. Bu tür haberlere ve röportajlara pek de güvenmemekten yanayım. Çünkü çoğu sanatçı -ya da haberi yapan gazeteci- temennilerde bulunuyor-yapmak istiyorum-yapacağım-yapacağız türü ifadeler "ilk kez", "ilk Türk.." türü başlıklarla sunuluyor. Hep temkinli yaklaşmak lazım..

Örneğin akademide yapıldığı iddia edilen çizgi film çalışmaları ile ilgili gazete haberine farklı yerlerde rastlamadım. Oysa önemli bir haber..

Şu an hafızama güverenrek yazıyorum, ilgili notlar elimde değil..Onları bulunca konuyu yeniden ele alan bir şeyler yazmayı düşünüyorum bloga.. bildiklerimizi paylaşmış oluruz. İlginiz için teşekkürler, kolaylıklar...
Levent Cantek

23/3/06 09:57  
Anonymous Adsız yazdý...

Sayın Cantek,

Elimdeki verilere göre, zaman dizinsel olarak, Cemal Nadir'in çalışması, ilk oluyor. Akademi'deki çalışmalar ise onun ölümünün hemen arkasından geliyor.

"Amerika'da kayboldu" denilen Ünsal'ın filmi konusunda ise, o projenin tanığı olanlar, aslında bu filmin hiç yapılmadığını öne sürüyorlar. Film hiç yapılamadığı için, "film kayboldu" hikâyesinin uydurulduğu belirtiliyor. Bu konuda bir görüşme yapacağım, ancak, filme ilişkin Scognamillo'nun yayınladığı afişlerden, bu filmin canlandırma tekniklerine ve o dönemin şartlarına uygun olarak tasarlanmadığı zaten anlaşılıyor.

Akademi'de yapılmış çalışmalara ilişkin eğer belge bulabilirseniz -ki bu, film olmayabilir, çizimler, yani cell için hazırlanmış kâğıt çizimleri de, hatta hatta story-board ve lay-out çalışmaları olabilir- o zaman "ilk" gerçek çalışmanın o olduğunu ilân edebiliriz. Yoksa, 1960'lı yıllardan öncesine gidemeyeceğiz.

Levent Elpen

23/3/06 11:05  
Anonymous Adsız yazdý...

I regret, that I can not participate in discussion now. I do not own the necessary information. But with pleasure I will watch this theme.

18/3/10 15:51  

Yorum Gönder

<< Home