Pazar, Ağustos 30, 2009

Siberpunk

(...) Siberpunk eserlerde sıkça karşılaşılan öğeleri Istvan, “Cyberpunk and Empire” adlı makalesinde şu şekilde sıralıyor:
-Çökmüş bir gelecek duygusu. Bir başka deyişle modernizmin amaçladığı toplumsal gelişmenin bir proje olarak başarısız olması ve geride sadece bir harabe halini almış kurumların kalması.
-Ulusal egemenlik ve sınıf bilincinin yerini teknik olarak karmaşık, çok uluslu kapitalist şirket ve kartellerin alması. Bunun bir sonucu olarak da sosyal güvenlik ve hukuk yasalarının çökmesi ve yüksek teknoloji ürünlerin karaborsada satılır hale gelmesi.
-Sokaktaki insanın başının çaresine yine kendisinin bakması; farklı türden toplum ve kültürlerin baskın kurumların gölgesinde kısmen özgürce kendi sosyal düzenlerini kurabilmeleri.

[Aykut-Erkut Erdem’in “Manga'nın Globalleşme Sürecinde Katsuhiro Otomo'nun Akira'sı” başlıklı yazısından bölüm]
link

Cumartesi, Ağustos 29, 2009

Dik Saçlı Haytanın Laneti


(...) Bülent Üstün, çok küçük yaşlardan itiba­ren mizah dergilerinde çizmekte olmasına kar­şın, dergi editörlerince yaşıyla çizdiklerini kar­şılaştırarak, okurları etkileyecek düzeyde “ola­ğanüstü”, “deha!”, bu yaşta bunu çiziyorsa ile­ride ohooo!” pohpohlamalarını, takdimlerini yaşamadı. Böyle bir başarı paradigmasına hiç dâhil olmadı. Kimi yaşıtlarına yapıldığı gibi on­ların imzalarının yanında belirtilen (18), (19) tü­rü yaş göstergesi traji-komik rakamlarla kapita­listçe “sunulmadı” ve “kullanılmadı”. Yani Bülent, hiçbir zaman “mucize adam balonu” olma­dı. Sessizce, kendince, reklamsız çalışıp durdu. Çalışma ortamı, kimi mizah dergilerinin aksine küçük yaşlarda kendisiyle yakından ilgilenen işi­nin ehli insanlarla doluydu. Gerçi Bülent'in mizahını etkileyen insanlar hep derginin dı­şındaki isimler ve çizgiler oldular. Ama mi­zah anlayışları, hayat gaileleri ve nihayetin­de yetişme tarzları kendisine göre hayli farklı olsa da iyi birer insan olan “usta-abiler”le çalıştı. Bu profesyonel çalışma koşulları, işe saygı ve olmazsa olmaz mesleki hassasiyetler onun çizgi üslubunun hangi doğrultu üzerinde gelişeceğini belirliyor­du. Bülent, çiniyle oynamayı seven, kontürleri, backgroundu özenle betimleyen çizerlerden. Etkilenmeleri üzerine düşü­nüldüğünde, onu, Kemal Aratan'ın Li­mon 'daki ilk dönem çizgilerine, Fransız Vilma'ya ve Amerikan underground çizgi­sinin olağanüstü zirvesi Robert Crumb'a yakın sayabiliriz (...)

Yazının tamamı için link

Etiketler:

Cuma, Ağustos 28, 2009

Ateşin Çocukları

Ateşin Çocukları
Yaz. Emre Kuzuoğlu Çiz. Selçuk Ören
Deli Gücük 2 için hazırlanan çalışmalardan bir taslak sayfa....
link

Etiketler:

Perşembe, Ağustos 27, 2009

Fanzin


Fanzin; amatör dergi, hayran dergisi. “Fan” ve “magazine” kelimelerinden türetilmiştir. Fan’ların fan’lar için hazırladığı dergi. Fanzinler genelde kâr amacı gütmeyen yayınlar olup, yayıncıların kendini ifade etme amacına hizmet ederler. Fanzinler ilk olarak 1930lu yıllardaki bilim kurgu hayranlarınca basıldı. Hatta türün ilk örneği olan, The Time Traveler’ı (Zaman Yolcusu) basan bilim kurgu meraklıları, Julie Schwartz ve Mort Weisinger, daha sonra yıllarca DC dergilerinde editörlük yaptılar

Etiketler:

Çarşamba, Ağustos 26, 2009

Minnettarım...

(...) Yazmakta pek zorlanmıyorum. Ama yeni bir dizi, yeni bir albüm yazmam gerektiğinde, hiçbir şey yapmadan üç gün boyunca oturuyorum. Tek yaptığım şey televizyona bakmak, film seyretmek ve okumak... Çünkü paralize olmuş durumdayım. Aniden-rahatlamış bir ifadeyle- fikir beliriyor kafamda. Çok teşekkürler diyorum çünkü minnettarım. Gerçekten minnettarım çünkü fikri alabildim (Jodorowsky, nasıl fikir bulduğunu anlatıyor)

Etiketler:

Cuma, Ağustos 21, 2009

Olağandışılığın Dünyası

(....) çizgi roman ve sinema camiası olağandışılığın dünyasına çok basit bir sebepten dolayı daha açık : Çizgi ya da sinemadaki imge, hikâyeye anında bir gerçeklik veriyor, kitapta varolmayan bir gerçeklik tohumu…Karakterlerin hayvana dönüşmesini kitapta anlatmak zor. Okuyucunun hayal gücü oraya gitmeyi reddederse romancı şapa oturur ! Okuyucu/izleyici, sinemada ya da çizgi romanda, doğrudan olmayan şeyleri sorun yaşamadan takip edebiliyor. [Jean-Christophe Grangé anlatıyor..]

Etiketler:

Perşembe, Ağustos 20, 2009

Bu kez farklı bir şey...

(...) 1931 yılıydı. Gangsterler Chicago’yu; icraatları da gazete manşetlerini istila etmiş gibiydi. Chester Gould, Plainclothes Tracy isminde beş adet, günlük bir çizgi bant hazırladı (Tracy, dedektifin aktiviteleri üzerine kaçamak bir kelime oyunuydu, Trace: iz, izlemek, Dick de argoda polis, aynasız anlamındaydı) ve onu elinden geldiğince gerçekçi çizmeye çabaladı. Kahramanı Sherlock Holmes’den esinlenmişti – köşeli çenesi ise Sherlock Holmes’u canlandıran tiyatro oyuncusu William Gilette’i anımsatıyordu. Patterson en sonunda masasında yepyeni bir şeyle karşılaştığını fark etmiş olmalıydı, sadece umutsuz bir “looser” olan Gould’dan yeni bir ürün değildi gördükleri; çizgi bant ekolünde yepyeni bir buluştu. 1931’de macera çizgi romanları yaygınlaşmamıştı. Çoğunluğu ise egzotikti: Buck Rogers gelecek yüzyıllarda yaşıyordu, Tarzan ormanlarda sallanıyor, Tailspin Tommy ise Lucky Lindy gibi havacıların görkemli dünyasını yansıtıyordu. Gerçekçi varsayılan Little Orphan Annie bile maceradan çok melodramatikti. Ve neredeyse hiçbir çizgi bant şiddet içermiyordu. Gazetelerin baş sayfaları ise şiddet içeriyordu, çizgi bantlar neden içermeyecekti ki? Sherlock Holmes bir gün Al Capone ile tanışsaydı ne olurdu? (...)

Etiketler:

Çarşamba, Ağustos 19, 2009

Assasin vs Pirates

link
Buka-Limon

Etiketler:

Salı, Ağustos 18, 2009

Bakın şu ilana...

Bir süre önce blogta Süpermen'in radyo temsilleri hakkında bir yazı yayınladık. Süpermen'in ilk serüvenlerinden oluşan bir albümü tararken rastladım yukarıdaki ilana. Farklı bölge ve eyaletlerde -Amerikalılar devlet diyorlar- yayınlanan radyo temsillerinde hangi firmaların sponsor olduğu belirtilmiş. Yirmi yıl kadar önce bir yazı yazmış, çizgi romandan endüstri olarak söz etmiş, bir hocam da haklı olarak ancak sanayi kolu olarak söz edebileceğimi söylemişti. Yapılan ayrıma hep dikkat ederim. Bu ilan çizgi romanın endüstri olduğu bir ülkede yayınlanabilir ve bu kadar çok sponsor ancak böylesi bir endüstriye sahip olan ülkelerde bulunabilir. Biz nelerle uğraşıyoruz diye hayıflanmayacağım ama yaralayıcı olan şu: ilana dikkat edin, tek bir şehir yok. Farklı şehirler, farklı sponsorlar, farklı bir pazar....Oysa biz, İstanbul merkezli bir hayat yaşıyoruz, bu bile tıkanmasının göstergesi... Bütün dergilerin ve bütün kitapların İstanbul'da çıktığı bir hayat...Tamam, kabul! Amerika ile nereyi kıyaslasanız, böylesi bir uçurumla karşılaşırız, bunun da farkındayım...Ama sabah sabah takıldı işte gözüme...

Etiketler:

Pazartesi, Ağustos 17, 2009

Secret Identity: The Fetish Art of Superman’s Co-Creator Joe Shuster

Aslında epey zamandır yazmak istiyordum bu kitabı...Hani şöyle okuyayım, hiç olmazsa göz gezdireyim istiyordum. Bir türlü fırsat olmadı. Craig Yoe adlı bir çizgi roman araştırmacısı, Joe Shuster'in çizdiği tijuana bible örneklerine rastlamış... Nasıl örnekler derseniz aşağıdaki linklere bir bakın derim. Yakın gelecekte bizim gazetelerimizde de haber olacaktır...Vay canına, bak görüyor musun tadında...Shuster geçim sıkıntısıyla epeyce şey çizdi, biliyorsunuz...İyi bildiği bir kahramanı tornistan etmiş nihayetinde...
link 1
link 2
link 3

Etiketler:

Pazar, Ağustos 16, 2009

Robert Crumb'dan Yaratılış Öyküsü

Robert Crumb'ın Eski Ahit'in ilk bölümü olan Genesis'ten uyarladığı The Book of Genesis Illustrated önümüzdeki sonbahar yayınlanacak. İlk etapta bir taşlama olarak ele almayı planladığı metin, zaman içinde Crumb'a o kadar tuhaf gelmiş ki, bir uyarlama yapmaktansa metni olduğu gibi alıp resimlemeyi tercih etmiş.

Tabii, Crumb gibi şöhreti sapkınlıkla özdeşleşmiş bir çizerin kutsal bir metni alıp yorumlaması oldukça büyük bir tartışma yaratacaktır diye tahmin ediyoruz.

Kitap Amazon'da ön siparişle satılmaya başlamış.

Haberin kaynağı: http://boingboing.net/2009/06/09/r-crumbs-book-of-gen-1.html

Kitabın The New Yorker'da yayınlanan sayfalarına şu adresten ulaşabilirsiniz.

Etiketler: ,

Cumartesi, Ağustos 15, 2009

Magazin(e)


A.B.D.’de çizgi roman dergileri iki farklı biçimde yayınlanır. Comic-book biçimindeki dergiler, 25x17cm boyutlarında 24-32 sayfadan oluşur. Magazine biçimindekilerse 28x21cm boyutlarında 48-64 sayfadan oluşur. Her iki biçim de renkli veya siyah-beyaz olabilir

Etiketler:

Cuma, Ağustos 14, 2009

Diagon Alley

Çarşamba, Ağustos 12, 2009

ne zaman gitti tren

Volkan Kamyonoğlu
link

Etiketler:

Salı, Ağustos 11, 2009

Çalalım, Çırpalım ama Ahlak Dersi de Verelim (!)...

Bu sabah yazılarımdan yapılan bir intihal ile karşılaştım. Toplumsal Tarih dergisinde çıkmış bir yazının hangi ayda - sayıda çıktığını ararken tuhaf biçimde rastgeldim, işte internetin böylesine faydaları var...

Kıvanç Ergönül adlı bir arkadaş yazmış, araştırınca arkadaşın Kılavuz Kaptan olduğunu öğrendim. Yazı, bir başka denizci-çizer Ratip Tahir Burak hakkında...Deniz Haber adlı bir sitede yer almış...

işte o yazı

Ergönül, yazının sonunda kaynaklarını belirtmiş...Ee güzel! Sonra baktım ki aynı arkadaşımız intihal hakkında felsefi bir yazı da yazmış. Etik, dürüstlük, apartma, çeyrek aydınlık, olacak iş değil diye hababam saydırmış...

işte o etik ve dürüstlük yazısı

Gelgelelim Ratip Tahir yazısına bakınca hadi görselleri geçtim, cümlelerimle karşılaşıyorum. Oldu mu şimdi ya! Yavuz hırsız mı desem arkadaşımızın kılavuzluk mesleğiyle ilgili acıtıcı espriler mi yapsam...

Burada ya da başka yerlerde insanlar faydalansın ve bu konularda yeni yazı ve incelemeler yapsınlar diye yazı yazıyorum... Elbette sevdiğim ve mesele ettiğim için de yazıyorum. Bakın şu duruma...

Hem çalacaksın hem de emek hırsızlığı, etik ve ahlak diyeceksin. Mahkemeye mi gitmeli yoksa... Herneyse...

Aşağıda listelediğim yazılar koloni blogtan intihal edilerek Kıvanç Ergönül adlı yazar tarafından kullanılmıştır. Dileyen karşılaştırır, duyurulur...

Bakarken (3). 12.4. 2006
link


Gençler Eğleniyor, 16.4. 2006

link
Ayrıca yorumlara da bakın derim...

Ratip Tahir'in Yassıada İzlenimler, 13.6.2006

link

Ratip Tahir Burak

link

Ratip Tahir'in Son Çizgi Romanı , 5.8.2006

link

Not: Yazara değil ama siteye durumu bildiren bir mail atacağım. Bakalım ne olacak göreceğiz...İş bu yazıyı etik-metik dendiği için yazdım, yoksa memlekette emek hırsızı çook...

Etiketler:

Pazartesi, Ağustos 10, 2009

Soluk Kesici Poe Çevirileri



(…) Önce sözlüğe bakılmadan yapılan çeviriden örnekler: s.35’de Battle-lanter: Borda feneri yerine Savaş feneri denmiş; s.63’te “Nice Dini Meclisi” denmiş, nasıl denmiş bilinmez, aslında İznik Konseyi olacak; s.103 Arktik Dairesi denmiş Kuzey Kutbu olacak; s.64 “Homer Junior’ın kırk beş tragedyasına ne olduğu üstüne konuştu” denmiş söz konusu Homer, Genç Homeros olmasın?. S.118’de mekâna denmiş oysa uzaya olacak (space). S.173’te “yatıyorum” denmiş oysa “I lie”, yalan söylüyorum deniyor. S.141’de “ticaret” denmiş ama önemsiz olacak, peddler değil peddling deniyor çünkü. S.250’de “Edebiyatçı dilberlerin” denmiş oysa Belles-lettres edebiyat demektir. S.170’te “topuk üstünde dönmenin” denmiş oysa değil, pirouette, ayak parmakları üzerinde dönmektir. S.167’de “Tanrı’nın her şeye gücü yeter” denmiş oysa omnipotence denmemiş, omnipresence denmiş. S.40’tan gerçekten komik bir alıntı: “her ne kadar yaşamım boyunca antikacılık (abç) yapmış ve Balbec, Tadmore ve Persepolis’teki yıkılmış sütunların gölgelerini, ruhum bir harabeye dönüşene dek içmiş olsam da” diye çevrilmiş. Antika değil antikiteye olacak “antikiteye düşkün olmuşsam da…”. Aynı yanlış s.210’da yineleniyor “antikacılar ne aptal!” denmiş, antikite uzmanları olmalıydı. İnsanın bu kadar da olur mu diyesi geliyor ama ne yazık ki çeviride benzer nitelikte çok hata var… Okunsaymış anlaşılırmış, bu da çok açık: s.41’de “brandalarla yüklü olan gemi bazen denizin üstüne fırlıyor” diye yazılmış branda değil bütün yelkenleri açık olmalıydı. Aynı sayfada [Haritayı inceliyor ve] “Kutup Girdabı’na doğru dört aylık bir sürede akan ve oradan yeryüzünün derinliklerine inen hızlı bir akıntı olarak betimleniyor,” denmiş. Haritada 4 ay gibi bir zamanın neden-nasıl yer aldığını anlayamıyorsunuz. Four mouths yazılmış oysa mounths değil “dört koldan” denmesi gerekir. S.57’de “konuşmalara engel oluyordu” denmiş, özgün metne bakılınca konuşma değil intercourse-ilişki dendiğini görüyorsunuz. S.141’de “her kötülüğün yazarının” denmiş oysa faili (author) denmeliydi. S.74’te “ya şeytanın ya da (…) kendi dehamın (my better genius) bulduğu (esinlediği)”diye çevrilmiş, kendi deham yerine iyilik meleğim denmesi gerekiyor, cümlenin gelişinden bile fark edilebilirdi. S.80’de “hayal meyal anımsıyorum” denmiş orijinalinde “I have a distinct recollection” deniyor (net bir şekilde anımsıyorum) (…)

[Bu ay çıkan Mesele dergisinde yayınlanan, Türkçedeki Edgar Allan Poe çevirileriyle ilgili yazdığım bir yazıdan bölüm. Yazının tamamını ileride derin hakikatler’e yükleyeceğim. "Edebiyat'ı 'Edebiyatçı Dilberleri' Diye Çevirebilmek: 'Soluk Kesici' Poe Çevirileri", Mesele, Ağustos 2009.]

Etiketler:

Süpermen Radyoda

The Mutual Network, her hafta elli dakikalık The Adventures of Superman isimli bir program yayınlamaya başladı. Bu programda Clark Kent ve Süpermen’in iki farklı sesle yer alması gerekiyordu. Clayton Collyer tek başına her iki karakteri de (Clark Kent’i tenor, Süpermen’i bariton) seslendirdi. Sesteki değişimi radyo dinleyicilerine fark ettirebilmek için, şu cümlenin ortasında yapardı: “Bu iş – tam - Süpermen’e göre.”


Etiketler:

Pazar, Ağustos 09, 2009

Hiyleci

Hiyleci
Çiz. Ethem Onur Bilgiç, Yaz. Aziz Tuna C.
Hazırlıkları süren Deli Gücük 2'de yer alacak hikâyelerden...

Etiketler:

Cumartesi, Ağustos 08, 2009

İrfan Sayar'dan Mikrop Hikayesi

(…) Az kişiydik, haftada üç gece sabahlıyorduk, çok yoruluyorduk. Satış da azdı, bugünkü dergiler kadar satıyorduk. O zamanlar, bir mizah dergisinin 90 bin satması rezaletti. Şimdi bakıyorum, 30 bin bile iyi rakammış. Mikrop kapanınca, çalışmak için sadece Gırgır kaldı, ama gidemiyoruz. Hasan Cağaloğlu'nda, Gırgır civarında dolaşıyor devamlı. Kendini gösteriyor. Bu yöntem işe yaradı. Oğuz abi bizi çağırdı ve Gırgır'da tekrar başladık. Son derece dostane, sanki hiçbir şey olmamış gibi davrandı Oğuz abi. Nerede, neyi yanlış yaptığımızı, eleştirilerini söyledi. Sonra, 12 Eylül oldu, askerlik geldi. Önce Engin gitti, sonra da ben. Askerlik sonrasında, Engin ve Sarkis Fransa'ya gitti. Ben Manisa'ya döndüm, evlendim. Oğuz abiye telefon edip tekrar çizmek istediğimi söyledim. Dışarıdan çizmeye başladım Zihni Sinir'i. O arada kızım oldu ve İstanbul'a dönmeye karar verdim. Gırgır'a yeniden başladığımda her şey değişmişti. İşler büyümüş, aile yapısının yerini kurumsal bir yapı almıştı. Bu kurumsallaşmadan kaynaklanan hoşnutsuzluklar vardı. Bu arada, Latif, yeni bir dergi çıkarmak istiyorsak, Ercan Arıklı'nm bu işe girmeye hazır olduğunu söyledi. Ve Hıbır macerası başladı.

link


[İlginç bir röportaj, Levent (Gönenç) aktarmış...]

Etiketler:

Cuma, Ağustos 07, 2009

Cici


Penguen'den bir ayrılık...Yeni bir dergi
link

Etiketler: ,

Perşembe, Ağustos 06, 2009

Yine mi Auteur?

Doğan Kardeş'in son sayısında Genç Blueberry'nin ön sayfasına bir not düşülmüş: "Jean Giraud'nun Blueberry sevenlere bir müjdesi var; Jean-Michel Charlier'nin 1989'da aramızdan ayrılmasından sonra çoğunlukla Charlier'nin seçtiği yazarlarla devam eden Teğmen Blueberry'ye 2010 yılında yepyeni bir albüm yaratılacak". Metin anlam olarak karışık, tashih gerektiriyor, üstelik Blueberry, Gir ve Charlier dışında sanatçılar tarafından zaten yazılıp çizildi. Bu karışıklığı bir kenara koyarsak öğreniyoruz ki 2010'da yeni bir albüm katılacak diziye. İki ilgi çekici nokta var. Birincisi uzun zaman sonra Moebius'un fotoğrafını gördüm. Çok yaşlanmış, hayat bu biliyorum ama içimi acıttı. Bir diğer konu çevirmen arkadaşların dikkatsizliği. Ne zaman auteur görseler yazar diye çeviriyorlar. Oysa değil, yaratıcılar anlamında kullanılıyor bu auteur. Blueberry sitesine bakarsanız eğer, auteurs başlığına tıklandığında yapılan ayrımı da görebilirsiniz...
Ayrıca güzel bir site, müzik ve renk seçimleri hoş... Dolaşmak da fayda var.
link

Etiketler: ,

Çarşamba, Ağustos 05, 2009

Good Year


Good Year reklamı olarak Manlio Truscia çizmiş bu sayfaları. İlk gördüğümde doğal bir gülümseme kapladı yüzümü. Ne saygı ne espri…


Salı, Ağustos 04, 2009

Ramize Erer ve Suat Gönülay

Geçmiş zaman kareleri...Ramize Erer ve Suat Gönülay, gece çalışmayı tercih edenlerden oldukları için ruh hallerini anlatmışlar, poz vermişler...

Etiketler:

Pazartesi, Ağustos 03, 2009

The New Yorker


The New Yorker, 1925 yılından bu yana yayınlanan bir sanat dergisi. Özellikle kapakları büyük bir saygıyla izlenen, ne ve kim tarafından çizileceği merak edilen itibarlı bir vitrin. Yanda gördüğünüz kapak derginin aslında ilk sayısının kapağı. Dergi her yıldönümünde bu kapakla çıkıyor. Gelenek oluşturmak adına ilginç bir yıldönümü hatırlatması. Dergiye kapak çizmek, ilüstratörler arasında baha biçilmez bir başarı sayılıyor. Bizden Gürbüz Doğan Ekşioğlu -benim bildiğim beş kez- The New Yorker kapağı çizdi. Amerikan grafik beğenisinin, ilüstrasyon ve cartoon kriterlerini topluca görmek ve yorumlamak isterseniz derginin web sayfasını inceleyin derim. Yıllara göre bütün kapakları görebiliyorsunuz. Renk, kompozisyon ve istif seçimlerini incelemek size keyif verecektir.
link

Brain sucker


Uğur B.Sertçelik
link

Etiketler:

Pazar, Ağustos 02, 2009

Türkiye'de Çizgi Roman Yok


Çizgi roman bir yirminci yüzyıl sanatıdır, gazetelerde gelişmiş, kendi yayın mecrasını yaratmıştır. Söz sanatlarını kullandığı için onu edebiyat, hele ki roman saymamız gerekmez. Türkiye’ye girerken çocuk dergilerinin öğretmen yöneticileri pedagojik bir anlam yüklemek adına onu tanımlarken “roman” biçiminde bir sıfat tamlaması eklemişler. Bu sebeple yıllarca çizgi roman, roman mıdır, edebiyat mıdır diye sorulup durmuş, hiç olur mu a canım diyerek sırtı patpatlanarak saha kenarına yollanmıştır. Çizgi roman sanattır ama dünyanın pek çok ülkesinden “kendinden utanan sanatlardan” sayılır; üreticileri, yayıncıları sanattır değildir tartışmalarında özürcü cevaplar, savunmalar yaparlar. Türkiye, çizgi romanın endüstri olamadığı ülkelerden biri... Toplam satışlar inanılmaz düşmesine rağmen yılda 250 bin civarında çizgi roman kitabı satılıyor. Bunun büyük bir çoğunluğu yabancı çizgi romanlardan oluşuyor. Yerli üretim ise komik çizgili, underground eğilimli bir anlayışa dayalı. Böylesi bir tür ve tercihin ana akım olduğu bir başka ülke de yok. Bu açıdan ilginç bir çizgi geleneğimiz var, kimse bilmiyor o ayrı mesele…
[Bugünkü Taraf gazetesinde yayınlanan aynı başlıklı haber için bana sorulan "Çizgi roman gerçekten sanat mıdır? Edebiyatla ilişkisi nedir ve Türkiye'de çizgi romanın durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna verilen cevabım...]

Etiketler: ,