Perşembe, Mayıs 31, 2007
Çarşamba, Mayıs 30, 2007
Öldürdüler onu Ayhan!
(...) Üç dört yıl oluyor, Amasra’da balık rakıya boğmuştuk kendimizi, şarkılar türküler…İçkiden, muhabbetten ya da neyse ne Adem dökülüverdi.
Tam Macera 3'te...
link
Pazartesi, Mayıs 28, 2007
Tam Macera Sayı 3 Ön İzleme
Her zaman şarkılar vardır, şarkılar başlar / Ölümler gözyaşı ister. Turgut Demir çizdi, Murat Aşkır yazdı
Tam Macera #3'te yayımlanacak olan Hay Hak hikayesinin eskizlerinden biri...
Pazar, Mayıs 27, 2007
Notlar (4)
Türkiye’de çizgi roman, farklı sanat biçimlerinin çoğunda rastladığımız kendi sanatsal işlevinin dışında bir takım misyonlar üstlenmek gibi olumsuz etkilerden uzak kalabilmiş bir alan. Örneğin yerli çizgi romanın halkı bilgilendirmesi beklenmemiş, aydınlanmacı bir kaygısı hiç olmamış. Bakmayın, üreticilerine sorulursa halka tarih öğrettiklerinden söz edenler çıkar ama bunlar inanılacak türden değildir. O sebepledir ki pek çok çizerimiz yaşlandıklarında “tarih ve siyasete” bulaşıp, geçmiş üretimlerinden daha ağır işler yapmaya çalışırlar. İnkarcılığa karşı çizgi roman yayımlıyoruz
[Ömer Madra] "Acayip Havalar" Kate Evans'ın yarattığı, Özlem Dalkıran'ın Türkçeye çevirdiği bir çizgi roman. Tarihin ilk küresel ısınma çizgi romanı. Bu ay içinde piyasaya süreceğimiz kitapta George Monbiot ve benim önsözlerimiz var. Kitabın sloganı "Bu kitabı hayatını değiştirmek için kullan. Çünkü bundan sonra olacaklar senin şimdi neler yapacağına bağlı." Küresel ısınmanın tüm mekanizmalarını, sera gazlarının etkisini, bizi nelerin beklediğini ve neler yapmamız gerektiğini çok basit bir dille ve eğlenceli bir biçimde anlatıyor kitap. Ve inkarcılık mekanizmalarına karşı bizi uyararak, artık sorumluluğu elimize almamız gerektiğini anlatıyor. Kitap çizgi roman şeklinde ama içindekiler çok bilimsel. Bilmek istemediğiniz gerçeklerin hepsi bu kitapta.link
Yeni bir mizah dergisi/ilavesi
Cıngar ve Ustura gibi denemelerden sonra İslamcı-Muhafazakar mizah dergilerine bir yenisi eklenmiş gözüküyor. Haber, Zaman gazetesinden...(...) Aylık olarak yayınlanan Genç Dergisi’nin eki olarak yayın hayatına başlayan Cafcaf’la herkesin dergisi olmaktan ziyade düşünen, entelektüel ve espriyi önemseyen okurlara seslenmek istediklerini kaydeden Cafcaf’ın yayın editörü Asım Gültekin, 70 milyon insana seslenmek gibi bir amaçlarının olmadığını söylüyor. “70 milyona seslenmiyoruz. Sığlıklara teslim olmuş insanlar muhatabımız değil.” diyor. “Hedef kitleden ziyade hedef okuru önemsiyor, zeki ve matrak okurlara sesleniyoruz. 50 bin kaliteli okur bize yeter. Biraz entelektüel görünümlü bir dergiyiz.” diyen Gültekin, muhafazakar camiadaki mizah dergisi eksiğini giderdiklerini söylüyor (...)
link
Tam Macera Sayı 3 Ön İzleme
Tam Macera'nın yeni sayısında (Haziran, 2007) yeni bir ismin ilüstrasyonlarına yer verilmiş. Özgür Uğuz, ilgiyi hakeden bir maharet gösteriyor, türün meraklılarının dikkatine....
Cumartesi, Mayıs 26, 2007
Notlar (3)
Mizah dergilerinin argo ve cinselliğe dayandıkları, değil okumak! bakılamayacak denli ahlaksız oldukları söylenir. Siyasal anlamda romantik iddialar oldukları su götürmez. Mizah ile gülmenin kaynakları her nedense karıştırılıyor. Mizah doğal olarak yasak olanın, bastırılanın ters yüz edilmesidir. Argo, kullanılan dile; cinsellik esprileri ise mevcut ahlak anlayışına yönelik eleştiriler taşır. Nitelikten çok keskin bir genelme yapıldığı için yazıyorum. Argo ve cinselliği kullanmayan mizahçı yoktur. Düzelteyim, Olur da oldu denilen dergi değil broşürdür. Satmıyor, dağıtılıyordur.
Deli Gücük 3 Ön İzleme
Tam Macera Haziran sayısında Deli Gücük dünyasını tanımaya devam ediyoruz. Darkulu Bey, korku edebiyatına yapılmış ilginç bir gönderme. Sert ve rahatsız edici sayfalar....Coşkun Kuzgun çizdi, Aziz Tuna C. yazdı.
Memleket kokan adalet. Huzursuz seyyah, kargalarla konuşan adam, "yalan dünya, kahrolası hayat". Deli Gücük, Osmanlı taşrasında, dünyayla, alçaklarla, kendiyle hesaplaşıyor.
Cuma, Mayıs 25, 2007
Notlar (2)
Yeni çıkan hemen her çizgi dergisi varolan mizah dergilerini eleştiriyor, mutlaka farklı bir yön çizeceklerini vurguluyorlar. Öte yandan çoğu hemen kapanıyor ve aslına bakılırsa tüm iddialarına rağmen benzer formülleri uyguluyorlar. Üstelik bir çizerin yetişmesi için gerekli ortam ve zaman pek olamadığı için iyi kadrolarla da işe başlayamıyorlar. İyi çizgiciler, iyi öykücüler olmayınca çabuk kapanıyorlar.
Perşembe, Mayıs 24, 2007
Notlar (1)
Hep bir dergi fazlalığından söz ediliyor ama özgün-yerli üretime dayalı dergi sayısı her geçen gün azalıyor. Hakeza satışlar düşüyor, piyasa daralıyor. Türkiye’de dergicilik bitiyor demeyeceğim ama bunu diyebilecek çok uzman çıkar onu söyleyebilirim. Eskisi kadar çizer çıkmıyor dendiği zaman bu gerçeği hatırlamak gerekiyor.
Salı, Mayıs 22, 2007
Kupa
Şövalyenin prensesi kurtaracak altın kupayı akşama kadar bulup şatoya dönmesi gerekiyordu. Atına atlayıp ormana doğru yola çıktı. Ormana yaklaştığı sırada yolun kenarında duran ak sakallı bir ihtiyar gördü. İhtiyar ona işaret edince durdu, nereye gittiğini sorunca da görevini anlattı. İhtiyar sakalını ovuşturup yapması gerekenleri tek tek söyledi. Şövalye teşekkür ederek yoluna devam etti. Kaybedecek hiç zamanı yoktu.Ormanda dans eden geyikleri izleyerek kara sakallı büyücünün kulübesini buldu. Büyücüyü öldürüp, pelerininden aldığı anahtarı kulübenin yanındaki göle attı. Göldeki kırmızı balıklar bir süre sonra altın kupayı ona getirdiler. Tüm bunlar neredeyse bütün gününü almıştı. Şatoya doğru hızla yola çıktı.
Ormandan çıktığında, güneş bir mızrak boyu yükseklikteki kırmızı bir top gibiydi. Mızrağın ucundaki kendi başı gibi göründü ona. Gözlerinin önüne prensesin solgun yüzü geldi. "Yetişemeyeceğim, bu güzellik yok olacak", diye acıyla düşündü. Ansızın sabah gördüğü ihtiyar oracıkta beliriverdi. "Bu ne acele şövalyem?" diye sordu. Şövalye telaşla, "Bu sefer bana yardım etmenize imkân yok" dedi. "Şatoya zamanında yetişemeyeceğim. Prenses ölecek." İhtiyar yeniden sakalını ovuşturmaya başladı. "Tek bir çare var ama sonuç hoşuna gitmeyebilir." Şövalye heyecanla sözünü kesti: "Her şeye razıyım, yeter ki prenses ölmesin." İhtiyar, "Dileğin gerçekleşecek" dedi ve gözden kayboldu.
Şövalyenin onun nereye kaybolduğunu düşünecek vakti yoktu. Atını hemen dörtnala kaldırdı. Biraz gitti sonra güneşe baktı. Neyse ki güneş hâlâ aynı yükseklikteydi ama şato da ufukta bir türlü belirmiyordu. Bu şekilde bir süre daha gittikten sonra ileride bir karaltı gördü. Yaklaşınca onun aynı ihtiyar olduğunu şaşkınlıkla fark etti. İhtiyar ona dingin gözleriyle baktı, "Bu ne acele şövalyem?" diye sordu.
Pazartesi, Mayıs 21, 2007
Cuma, Mayıs 18, 2007
Perşembe, Mayıs 17, 2007
Türk-Yunan Çizgi Romancılar
Daha önce Yunanlı çizgi romancılarla ortak bir çalışma yaptığımızı duyurmuştuk. Teklif onlardan gelmiş, onların projelerine çizer olarak katkıda bulunmuştuk. Tam Macera’dan çalışmaları yayınlanan Ozan Küçükusta, Coşkun Kuzgun ve (sanıyorum üçüncü sayıda bir çalışması çıkacak olan) İlker Gazioğlu çizgi romanlarıyla, Mahmud A.Asrar da ilüstrasyonlarıyla bu ortak çalışmaya katkıda bulundular. Bir hafta kadar önce albümü bana da yollamışlar, görebildim. Yunanca olduğu için hikayelerin içerikleri-senaryo hakkında bir şey söyleyemeyeceğim. Sadece tek bir öykünün İngilizce’den Türkçe’ye çevrilmiş halini gördüm. İronik bir süper kahraman öyküsüydü. Albüm olarak genel olarak söyleyebileceğim ise iyi kağıt, iyi baskı, çok sayfalı ve kallavi olduğu. Marvel’in seksenlerin ikinci yarısında yayınlandığı albümleri hatırlatıyor diyebilirim. Yunanistan’da büyük bir pazar olduğu söylenemez ama yayıncılık anlamında pek çok önemli çizgi romanın orijinalinden daha iyi basıldığını iddia edebilirim. Arkadaşlarımızın katkıda bulunduğu bu albüm bile yüksek satış iddiası taşımamakla birlikte gerçekten nitelikli basılmış.
Pazar, Mayıs 13, 2007
George Clooney, Jack Kirby, Işık Tanrısı ve Tahran'dan Kaçış
Bu yazıda gelecek bir filmin haberini vereceğim ama hemen bunun bir çizgi roman uyarlamasi olduğunu sanmayın, sadece öykünün yan kahramanlarından birisi tanıdık bir çizgi romancı o kadar...Söz konusu filmin adı Escape From Tehran. İlginç bir CIA operasyonunu anlatacak olan bu film bizi İran'daki rehine krizi yıllarına geri götürecek ve İran'daki Amerikan büyükelçiliği basıldığında oradan kaçmayı başaran bazı Amerikalılar'ın CIA tarafından nasıl ülkeden kaçırıldığını öncesiyle birlikte gözler önüne serecek.
Wired dergisinde yayınlanan makaleye gore CIA bu operasyon için Hollywood'da paravan bir film şirketi kurar ve kendilerini aslen Kanadalı gösteren bu gizli servis çalışanları bir film çekeceklerini söyleyerek İran'a sızarlar. Ancak bu öyle yazıldığı gibi kolay gerçekleşmez elbette, her detayı düşünmeleri gerekmektedir. Ve tabi öncelikle de hangi filmi çekeceklerini... Film için tecih Roger Zelazny'nin Doğu motifleri barındıran Lord of Light (Işık Tanrısı, İthaki Yay.) adlı bilimkurgu filmi olur ve filmin reklamları çeşitli dergilerde yayınlanır bile. Bu reklamlarda kullanılan ünlü bir isim de film için mekan tasarımları yaptırdıkları hepimize tanıdık gelen bir isim, Jack Kirby'dir.Bu ilginç konulu film için yönetmen olarak adı geçen isim Good Night, and Good Luck'da başarısını kanıtlayan George Clooney. Bakalım George Clooney kamera arkasına geçerse bu film içinde film barındıran öykünün senaryosunda tarihi gerçeklere uyulup Jack Kirby de kendine bir yer bulacak mı bekleyip göreceğiz.
Bahsi geçen wired makalesi:
http://www.wired.com/wired/archive/15.05/feat_cia.html
Jack Kirby'nin tasarımlarından örnekler:
http://www.lordoflight.com/art.html
Persepolis fragmanlari
Marjane Satrapi'nin dort kitaplik cizgi romani Persepolis'ten uyarlanan ayni adli animasyon film 2 Kasim 2007'de Turkiye'de gosterime giriyor. Yönetmenligini Vincent Paronnaud ve Satrapi'nin birlikte ustlendigi filmin seslendirme kadrosunda Catherine Deneuve, Danielle Darrieux, Simon Abkarian gibi isimler var. Filmin Turkiye dagitimini ise Bir Film yapacak.Perşembe, Mayıs 10, 2007
Tarkan’ın 40. Yılı
Tarkan’ın 40. Yılında Sezgin Burak ve Eserleri Sergisi15 Mayıs 2007 Salı günü Adapazarı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek etkinlik programı şöyle:
14:00 Sergi Açılışı14:30 Sinevizyon Gösterimi
14:45 Söyleşi
15:30 TARKAN “Viking Kanı” Film Gösterimi
link
Salı, Mayıs 08, 2007
Kaptan Ahab, Moby Dick'in Peşinde...
Bizim Ahmet hayal saati sitesinde Sabah gazetesinden bir haber-röportajı alıntılamış. Suat Yalaz, Karaoğlan’ın film projesinden bahsediyor ve laf dönüp dolaşıp, dile kolay geliyor ama az değil, tam kırk yıldır yaptığı şeyi yineliyor ve Kartal Tibet’i itham eden sözler sarfediyor. Tibet’in başka firmalarla film çevirerek kendisini yarı yolda bıraktığını bu yüzden de sinema serüveninin bitmek zorunda kaldığını, neredeyse bitmez bir öfkeyle yineliyor. Ayrıntısına girmeyeceğim, Yalaz’ın sinema serüvenini bitiren Tibet değildir, ekonomik sıkıntıları, karşılaştığı icralardır. Yanında çalıştığı insanlara maaşlarını veremez duruma gelmiştir. Kartal Tibet, hakkında söylenenlere sadece bir kez o da ilk söylenildiği zamandı sanıyorum bir cevap veriyor, o kadar. Kim haklı kim haksız meselesini bir kenara bırakıyorum. Kırk yıl boyunca hiç usanmadan, her defasında sanki o anı yaşar gibi bir olay, bir anı, bir insan nasıl anlatılır, doğrusu bunu anlayamıyorum.
Cumartesi, Mayıs 05, 2007
Taner Duran'ın DA sayfası
Setne ve Taş Tanrılar'ın genç çizeri Taner Duran'ın deviantART'taki sayfasında ilginç çalışmalarından örnekler var.link
Yener ve Taner Duran ile konuştuk
[Setne ve Taş Tanrılar adlı yerli çizgi roman albümünün yaratıcıları olan Taner ve Yener Duran ile konuştuk. Kamra Yayıncılık tarafından yayınlanan albüm çizgi roman satan her yerde bulunabiliyor.]
Aşağı yukarı iki senede tamamladık. Aslında toplam üretime harcadığımız süre bundan çok kısa fakat hayatımızda öyle hareketli bir döneme denk geldi ki bazen bitirebildiğimize bile şükrediyoruz (…) Yine de masalsı havası, dostluk, kardeşlik gibi temalara yaptığı vurgularla Tolkien ve Miyazaki, görsellik ve anlatım olarak da Mignola ve Milazzo (tabii ki kaçınılmaz olarak Berardi) bir adım öne çıkanlar (…) Epik bir macera anlatmak istiyorduk yola çıktığımızda. Bir yandan da kadim Anadolu kültüründeki tarihi, arkeolojik ve mitolojik malzemeleri kullanmak istiyorduk. Vardığımız noktada yeni bir dünya kurgulamaya başladığımızı gördük. Bu “dünya kurma” meselesi “fantastik-kurgu” türüne dahil edilen bir konu sanırım. Ancak hikayenin yazarı olarak ben , “fantastik-kurgu” türüne hiç yakın biri değilim (…) Zaten biz hikayelerimizde coğrafyalar ve zaman ne kadar genişlerse o kadar zevk alıyoruz. Hem görsel olarak zenginlik sağlıyor, hem de bizim için işi daha gerçekçi kılıyor. Diğer yandan bu bizim yaptığımız bir yolculuğun da hikayesi, çünkü kitabı alanlar şunu görecektir, kahramanlarımızla birlikte biz de çizgi ve anlatım olarak sürekli yol alıyoruz. Yani okuyucular bir yandan hikayeyi izlerken bir yandan da 2 kardeşin çizgi roman alemindeki seyahatlerini izleyebilirler (…) Ruhunu birisiyle paylaşmak da bizim gibi birbirine çok yakın iki kardeş için yabancı bir konu değil. Sonuç olarak bizi iyi tanıyan birine, “bunlar bir gün bir hikaye anlatsalar, bu hikaye hangi fikir etrafında gelişir?” diye sorsaydınız size “ruhunu aramak ve paylaşmak” cevabını verirdi sanırım (…)“Türkiye de yeni ve daha önce denenmemiş bir iş yaptık” demek fazla büyük geliyor. Yola çıkarken de bir grafik roman yapalım, bir ilke imza atalım diye düşünmedik hiç. Tek istediğimiz, demin de dediğim gibi, “epik bir macera” anlatmaktı.
















